30 Mayıs 2013 Perşembe

Maksat ayakları alışsın


Extreme Sailing Series’in İstanbul ayağına üç hafta kala yarışa bir takımın daha katılacağı açıklandı. Portekizli ROFF Cascais Sailing Team, kısa süre önce İstanbul ve Porto ayağında yer alacağı duyurulan İsviçreli Team Tilt’ten sonra “wild card” kontenjanından seriye katılan ikinci genç takım oldu. Her iki takımın ortak özelliği, eylül ayında yapılacak Red Bull Youth America’s Cup’ta meydan okuyacak olmaları. Seriye sonradan dahil olan her iki takımın amacı ise San Fransisco’da yarışacakları tekne olan AC45’lere, X40’larla yarışarak alışkanlık kazanmak.

Böylece İstanbul’da, Edhem Dirvana öncülüğünde kurulan Team Turx’le birlikte dokuz takım start alacak. Türk takımı da önümüzdeki hafta uluslararası basına duyurulacak.

Roff Cascais Sailing Team’in skipper’ı Antonio Mello ve ekibi katamaranlarla yarışmaya bu yılın başında başladı. Ancak kısa sürede başarı göstererek eylül’de yapılacak Red Bull Youth America’s Cup’a seçildi. Stadyum yarışı formatına alışmak için de Extreme Sailing Series’i seçti. Bu iki ayakta mümkün olduğunca kendilerini geliştirmek için uğraşacaklarını söyleyen Mello, “Extreme Sailing Series, dünyanın en iyi yelkencilerinin yarıştığı ve dolayısıyla rekabet seviyesinin çok yüksek olduğu bir sınıf. Esas hedefimiz kazanmak değil çokgövdelilere biraz daha alışmak. Extreme Sailing Series bizim için çok iyi bir antrenman olacak.”


Mello’nun ekibinde, 2012 Olimpiyat Oyunları’nda Portekiz’i 49er sınıfında temsil eden Bernardo Freitas da yer alıyor.

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Mike Sanderson Bosphorus Cup’ta yarışacak


American Express Sailing Regatta’nın ilk ayağı Bosphorus Cup yarın antrenman yarışıyla start alıyor. Skipper toplantısı az önce Naviga’nın bahçesinde yapıldı. Toplantıya organizasyonun misafiri dünyaca ünlü yelkenci Lionel Pean’in yanı sıra ekipler katıldı.


Yarışa Doyle Yelken’in konuğu olarak gelen, son Volvo Ocean Race’te Team Sanya’nın skipper’lığını üstlenen Yeni Zelandalı yelkenci Mike Sanderson da bu akşam İstanbul’a gelecek. Sanderson, antrenman yarışı da dahil dört gün boyunca First 40 Civata teknesinin dümenciliğini üstlenecek. Sanderson yarışta Ömer Özeray ve Ahmet Ediboğlu’nun da aralarında bulunduğu Türk ekip eşlik edecek. Ekibe Cumartesi günü yapılacak Boğaz yarışında da Doyle Yelken'in Türkiye temsilcisi Levent Karabeyoğlu katılacak. Lionel Pean de Eker Yayık Ayran teknesinde yarışacak.




Bu kez finişe aynı anda ulaşacaklar


Tarihi kahve ticareti rotasında yapılan Transat Jacques Vabre, kasım ayında start alacak. İki kişilik ekiplerin yarıştığı ve Fransa’nın La Havre  ile Brezilya’nın Itajai arasında yapılan transatlantik yarışı daha önce üç kez kazanan Jean Pierre Dick ilk kez bir çokgövdeliyle katılacak. Dick’in MOD70’i Virbac Paprec 70’le katılacağı yarıştaki partneri ise, yine bu yarışı daha önce iki kez kazanan Roland ‘Bilou’ Jourdain.

Dick, partner olarak Jourdain’i seçme nedenini şöyle anlattı: “Çünkü Bilou bir şampiyon. Bunu Route du Rhum, Transat Jacques Vabre gibi birçok yarışta gösterdi. Çok gövdeli tekneler üzerine çok deneyimli özellikle de MOD70’lerde. Ayrıca çok iyi arkadaşım.”

Jourdain de, Route des Princes ve The Transat Jacques Vabre gibi büyük yarışlarda yelken yapmaya asla doymadığını belirterek “Bir ekiple yarışmayalı uzun zaman oldu. Aynı duyguları paylaştığım insanlarla yelken yapmayı çok seviyorum” dedi.

İkilinin rakip olarak hatırası da çok. Jean Pierre Dick bu anıları “Bilou ve ben Transat Jacques Vabre’ı 2003 ve 2005’te çok yakın bir şekilde tamamladık. Hakikatten iyi bir savaştı” sözleriyle özetlerken Jourdain de aralarındaki çekişmeyi şu sözlerle özetledi:


“2005’te Ellen Mac Arthur’la yarışırken Jean Pierre’den sadece 35 dakika sonra finiş yapmıştık. Kendi kendime ‘Bu kez Jean Pierre’le birlikte yarış. En azından finişe aynı anda ulaşırsın’ dedim.”


28 Mayıs 2013 Salı

Çaylaklar profesyonellere karşı


Fransızların klasik solo yarışlarından La Solitaire du Figaro’nun 44’üncüsü 2 Haziran’da Bordoeaux’dan start alıyor. 42 yelkencinin katılacağı yarışın oldukça rotası oldukça zorlu.

Dört ayaktan oluşacak yarışın ilk etabı 536 millik Bordoeaux-Porto arası. Bu aynı zamanda en zor etap. Yarışçılar bu ayakta Avrupa’nın en geniş nehir ağızlarından biri olan Gironde’de 20 milden fazla seyir yapacak. Bu nehir ağzının gelgitten fena halde etkilendiğini de belirtmek lazım. Ayrıca sığlıklar ve güçlü akıntılar da cabası. Ardından filo Atlantik’e girecek ve Biscay Körfezi’nin zorlu sularında mücadele edecek. Cape Finisterre’yi döndükten sonra da güneye doğru yol alacak ve İspanya kıyılarına ulaşacak. Bu ilk etabı 452 millik Gijon, 436 millik Roscoff ve 514 millik Dieppe ayakları takip edecek. Yarışçılar toplamda 1.938 mil kat edecek.


Filo ise oldukça renkli.  Daha önce üç kez bu yarışı birincilikle bitiren ‘Profesör’ Michel Desjoyeaux bu kez yeni sponsoru TBS renklerinde, 11’inci kez start hattında yerini alacak. Maitre CoQ’la 2011 birincisi Jeremie Beyou, Banque Populaire’le 2010 birincisi Armel le Cleac’h, Groupe Queguiner-Leucemie Espoir’le 2012  birincisi Yann Elies filonun deneyimli isimlerden birkaçı. Bir de çaylaklar var. İngilizlerin profesyonel solo açıkdeniz yarışçısı yetiştiren Artemis Offshore Academy’den çıkan ve son zamanlarda isimleri dikkatimizi çeken genç yelkenciler; Jackson Boutell (22), Sam Goodchild (23), David Kenefick (21)  ve Henry Bomby (22). Filonun tek kadın yelkencisi ise Claire Pruvot (36).


1970’ten bu yana düzenlenen yarış 1980 yılında Fransız Le Figaro gazetesi sponsorluğuna geçince La Solitaire du Figaro adını aldı. Önceleri prototip half tonner’larla yapılan yarış, 1990’da one design’a geçti ve yarış yönetimi tekne olarak 10 metrelik Beneteau Figaro’ları seçti. Yarış halen Beneteau Figaro II’lerle yapılıyor.

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Gövdesinde hatıralar var


İngiltere’nin en büyük yelken regattalarından biri Round the Island Race. 1931 yılında 25 tekneyle start almış bugün binden fazla tekne katılıyor. Her yıl gelgitin en uygun olduğu dönemlerde yapılıyor. Bu yıl 1 Haziran’da start alacak yarışta 1.700 tekne ve yaklaşık 16.000 yelkenci yine Isle of Wight’ın etrafını dolaşacak. Bu yılki yarışın çok dikkat çekici bir teknesi var; 30 feet’lik Rogers Olympiad 30. Bu ahşap tekne The Boat Project ürünü, aynı zamanda iki İngiliz sanatçı Gary Winters ve Gregg Whelan’ın bir eseri. Hikayesi de ilginç. Projenin amacı birçok insandan parçanın bulunduğu bir tekne inşa etmekmiş. Bu amaçla proje için 2011 yılında İngiltere’nin güneydoğu kıyısında yaşayanlardan ellerinde bulunan ahşap parçalarını kendilerine bağışlamalarını istenmiş. Ama herhangi bir ahşap parçası değil, bir piyanonun parçası da olmuş bu, bir kalem de. Bağışlayan herkesten bu malzemenin hikayesini anlatması istenmiş. 1.221 kişi bağışta bulunmuş bu proje için. Parçalar bir araya getirildikten sonra tekne Mayıs 2012’de suya indirilmiş. Üzerine bir de 600 millik seyir yapmış. Tekneyi inşa eden Mark Covell aynı zamanda dümencisi. Covell, Volvo Ocean Race’te Abu Dhabi’nin skipper’lığını üstlenen Ian Walker’la 2000 Sydney Olimpiyatları’nda Star sınıfında yarışmış ve gümüş madalya kazanmış bir yelkenci.

Onun mutfağı denizler


Asıl konumuz yelken yarışları. Ancak bu hikaye benim çok hoşuma gitti. Sizin de hoşunuza gideceğini tahmin ediyorum. İşini tutkuyla ve dolayısıyla hakkını vererek insanlar beni her zaman çok etkilemiş, hatta onların enerjisi motive etmiştir. Şef Deniz Kurt’un hikayesi de işte bende aynı duyguyu yarattı. Onun hikayesini okudukça sevdiğin bir işi yapmanın aslında ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım ve kendimi bir kez daha şanslı hissettim.

Deniz Kurt bildiğimiz şeflerden değil. Kendisi süperyatlarda yemek pişiriyor. Ancak mesleğine Mesleğine İtalya’da başlıyor. Ardından Milano’daki Michelin yıldızlı il Marchesino’nun mutfağında pişiyor ve bu hayatının kilometre taşlarından biri oluyor. Mutfağını tekneye taşıması ise 43 metrelik bir Ferretti’de oluyor. Geçen yıl da Wally’ye terfi ediyor. Çocukluğundan beri denizle iç içe yaşayan ve artık Cote d’Azur, Cannes, Nice sahillerine nazır kuzinesinde yemeklerini pişiren Deniz Kurt; işini, zorluklarını ve nasıl başladığını Naviga’dan Deniz Bora’ya anlattı.  

- Babam hayatı boyunca araba sahibi olmayıp ufak da olsa tekne alan bir adam olduğundan, çocukluğumdan beri denizle iç içeyim. Babam gece lüfere çıkarken bizi de yanına alırdı. Gündüz çaparide tuttuğumuz istavritleri canlı canlı fileto yapıp oltaya takarken henüz altı yaşındaydım.

- Sonra dalgıç oldum, kaptan ehliyeti aldım. Her yaz kaçıp Bodrum ve Bozburun’a giderim. Hayatıma aşçılık girince de yemek yapabilecek tek yer denizlerdi.

- Teknede aşçılık işi hep ajanslar üzerinden yürür. Antibes, Palma de Mallorca, Miami ve Fort Lauderdale gibi merkezlerde birçok ajans var. Ancak yurtdışında eğitim görmüş olmak, iki dil konuşmak, özellikle İtalyan, Fransız ve Japon mutfağına hakim olmak gerekiyor.


- Teknede yemek yapınca sadece o teknenin sahibine yönelik yemekler yapıyorsunuz. Bir servet değerindeki yatın sahibi haliyle üst düzey bir yemek talep ediyor. Yani makarna yapıp ortaya servis etmiyoruz. Ciddi sunum ve kalite bekliyorlar. Bir de günün sonunda kasaya bakmıyoruz.

- Bu işi bulduğumda teknenin kaptanı “Wally” der demez gözlerim yuvalarından fırladı. Bizim Wally yelkenli bir süperyat.

- Bir teknede aşçılık yapmanın zorlukları var. Mesela Adriyatik’in İtalya tarafı fesleğenden geçilmezken, Yunanistan tarafında yok. Dereotu her yerde farklı. Bir ülkeden aldığınız un ile yaptığınız ekmek, makarna, kek, her şey tamamen farklı oluyor. Bu yüzden hangi kıyıda, hangi limanda hangi marketlerin bulunduğunu ve oralardan neler satın alabileceğinizi çok iyi bilmeniz gerekiyor.

- Yaşam, denizi sevmeyen için imkansız. Çok renkli bir iş gibi görünüyor ama günde 15-18 saat çalışmak zorundasınız. Ayrıca alan dar. Güzel yanıysa sabah 06:00’da gün ağarırken çarşaf gibi bir denize bakmak, kokusundan bir nefes çekmek, restorandaki gibi endüstriyel mutfak malzemelerine değil de devamlı değişen bir manzaraya karşı yemek yapmak, arada bir suya atlamak ve günün sonunda hangi limandaysan kendine bir kadeh şarap ısmarlamak. Daha ne olsun?

Bunlar röportajın bir kısmı. Tamamı Naviga’nın haziran sayısında verdiği Deluxe ekinde.


24 Mayıs 2013 Cuma

34. Kupa’da güvenlik had safhada


San Fransisco Körfezi’ndeki antrenman esnasında Artemis’in takla atması ve İngiliz yelkenci Andrew Simpson’ın hayatını kaybetmesi üzerine, yarış ve antrenmanlarda güvenlik önlemlerinin artırılması amacıyla kurulan heyet hazırladığı raporu açıkladı.

Rapor, San Fransisco’da düzenlenen basın toplantısında Regatta Direktörü Iain Murray tarafından duyuruldu. 16 Mayıs’ta düzenlenen toplantıyla kurulduğu açıklanan heyet, o günden bu yana aralarında skipper, mühendis, tasarımcı ve destek botu operatörlerinin de aralarında bulunduğu 25 takım üyesiyle görüştü. Sahil Koruma’yla birlikte hazırlanan raporda, AC72’lerin rüzgar limiti 23kt’a düşürüldü. Yani takımlar en fazla 23kt havada antrenman ya da yarış yapabilecek. Bunun dışında raporda teknelerin donanımından yarışçıların giyeceği kıyafete kadar birçok ayrıntıyı içeren 37 maddelik bir öneri listesi hazırlandı. Önerilerden bazıları şöyle:

Fotoğraf: Gilles Martin-Raget
- Bütün yarışçıların kıyafetinde –kolay ulaşabilecekleri şekilde- en az bir bıçak ve 45 litrelik oksijen tüpü bulunmalı.
- Teknedeki en az bir yarışçı, özellikle AC72’lerde meydana gelebilecek yaralanmalara karşı ne yapılması gerektiğinin öğretildiği ilk yardım eğitimi almış olmalı.
- Trambolinin dört köşesinde, alabora olma ihtimaline karşı bıçak ve 80 litrelik dört oksijen tüpü bulunmalı.
- Her yarışçı, gerektiğinde kolaylıkla çıkarılabileceği can yeleği giymeli.
- Her yarışçı omurilik ve diğer sakatlanmalara karşı koruyucu zırhı giymeli.
- Tüm yarışçıların kıyafetinde elle kullanıma gerek duyulmayan ve sualtında nefes alınmasını sağlayan aparat olmalı.
- Kasklar daha net görüş alanı sağlayacak şekilde geliştirilmeli.
- Seyir esnasında her bir AC72 için en az iki destek botu hazır bulunmalı.
- Her bir kurtarma botunda, gerektiğinde hemen denize atlayabilecek bir dalgıç ve bir profesyonel yüzücü yer almalı.

Bu arada sadece tekne donanımı ve yarışçı kıyafetleri değil yarış kurallarında da –özellikle AC72’ler için büyük risk taşıyan şamandıra dönüşleri için- bir takım öneriler getirildi.

Fotoğraf: Gilles Martin-Raget
Hatırlarsanız meydan okuyacak takımlardan Luna Rossa’nın patronu Patrizio Bertelli, geçen hafta güvenlik önlemleri artırılmazsa yarışta yer almayacaklarını açıklamıştı. Bakalım bu rapordan sonra alacağı tavır ne olacak?

Bu arada kazadan sonra seyirlerine ara veren takımlar yeniden antrenmanlarına başladılar. Dün ilk kez üç takım; Oracle Team USA, Luna Rossa ve ETNZ birlikte antrenman yaptı. Artemis’in CEO’su Paul Cayard geçen gün bir açıklama yaparak korkunç kazadan sonra takımın yeniden çalışmaya başladığını ancak yarışçıların kendilerini AC72’lerde gerçekten güvende hissettiği takdirde yarışa gireceklerini söyledi.