28 Haziran 2013 Cuma

34. America’s Cup’ta gösteri başlıyor


34. America’s Cup’a günler kaldı. 4 Temmuz’da törenle açılışa yapılacak 34. Kupa’da 5 Temmuz’da kupa sahibi Oracle Team USA’in karşısına çıkacak takımın belirleneceği Louis Vuitton Cup başlayacak. Yarışlar 30 Ağustos’a kadar sürecek. Kupa sahibi takım da 7-21 Eylül’de yapılacak final yarışlarında belli olacak.

Konuyla ilgili Başüstü’nde en son, Artemis takımından Andrew Simpson’ın antrenman esnasında hayatını kaybetmesi üzerine yarışta artırılan güvenlik önlemlerinden bahsetmiştik. Peki ondan sonra ne oldu? Haziran ayı başına geri sarıyoruz...

Hatırlarsanız yarışçılarından Andrew Simpson’ın hayatını kaybetmesi üzerine Artemis takımı derin bir sessizliğe bürünmüştü. İsviçreli takım en sonunda 6 Haziran’da bir açıklama yaptı ve yarışlara devam kararı aldığını duyurdu. Açıklamada Simpson’ın ölümünün ardından takım olarak çok zor bir dönem geçirdikleri, ancak bu sınavı geçerek yarışa hazır hale geldikleri belirtildi. Ancak kazada paramparça olan takımın AC72’sinin ne durumda olduğu konusundaki merakları da Artemis’in CEO’su Paul Cayard şu sözleriyle gideriyordu: “Zamana karşı mücadele veriyoruz. Önümüzde hala bazı zorluklar var ve bunları aşmak hiç de kolay değil. Tekne şu an tamir ediliyor ve temmuzun başında suya inmesini bekliyoruz. Baştaki yarışlara katılamayacağız, ancak ay sonundakilere yetişebileceğiz.”


Tabii Artemis’in bu kararı, zaten katılımcı sayısındaki azlık nedeniyle eleştirilen yarış yönetimini de bir hayli memnun etti. America’s Cup’ın CEO’su Stephen Barclay, Artemis’in yarışa devam kararı üzerine çok sevindiklerini söyledi ve “Muhtemelen ilk yarışlara yetişemeyecekler ama biz her türlü onların yanında olacağız” diye ekledi.

Artemis kazasının ardından Sahil Güvenlik işbirliğiyle hazırlanan 37 maddelik güvenlik önlemleri paketi de tüm takımlar tarafından kabul edildi.

Bu arada Oracle Team USA’in iki AC72’si dün ilk bez birlikte deneme seyrine  çıktı. San Fransisco Körfezi’ndeki seyir esnasında katamaranlarda çeşitli testler yapıldı. İki AC72’den birinin dümeninde James Spithill, diğerinde de Ben Ainslie vardı ve toplam 22 mürettebat vardı. Katamaranlardan biri kısa  süre sonra kıyıya dönerken diğeri antrenmana devam etti.

Spithill, bunun takım kurulduğundan bu yana en güzel gün olduğunu söyledi. “Bugün gördük ki iki teknemiz de yarışa hazır.” Ben Ainslie de “İlk başta hava çok sisliydi ve deniz biraz tekinsizdi. Fakat sonra sis dağıldı ve hava yelken için koşullar hazırdı” dedi. Takımın CEO’su Russell Coutts da diğer takımları kızdıracak bir açıklama yaparak “Diğer takımlar kurallarla ilgili ayrıntılarla uğraşırken biz yarışa hazırlanıyoruz” diye konuştu.

Şimdi, 34. America’s Cup’ta Oracle Team USA’e karşı; ETNZ, Luna Rossa ve Artemis’in meydan okuma zamanı.



11 Haziran 2013 Salı

Extreme Sailing Series ertelendi


Taksim yine karışmışken yeni bir haber geldi. Extreme Sailing Series’in 20-23 Haziran’da yapılacak İstanbul ayağı eylül ayına ertelendi. Organizasyon ekibinden gelen bilgi bu kadar. Detaylı açıklama geldikçe aktaracağım.

10 Haziran 2013 Pazartesi

Filonun ilk VO70'i geliyor


Yarış filomuzun çok yakında nurtopu gibi bir VO70’i olacak. Duran İzgi ve Volkan Yemlihaoğlu tarafından satın alınan VO70 hiç de yabancı değil, geçmişinde rekorlar yer alan Black Betty kendisi. Yaklaşık üç hafta önce satın alındığı İngiltere’den yola çıkan Black Betty halen İtalya’da, çok yakında da İstanbul’da olacak.

Volvo Ocean Race tarihinde önemli bir yere sahip Black Betty’nin doğuşu yarışın Whitbread Round the World Race’den Volvo sponsorluğuna geçtiği zamana denk geliyor. Radikal bir kararla Whitbread 60’lardan VO70’lere geçildiği 2005-06 yarışında sahneye çıkıyor. Yani Black Betty, VO70’lerin ilk jenerasyonundan. Mike Sanderson dümenciliğinde ABN Amro One adıyla girdiği yarışta 16 etabın 11’ini birincilikle bitirerek deyim yerindeyse destan yazıyor.  Aynı yarışta 23.4 knot hıza ulaşarak dünya rekorunu elde ediyor.

Yarış yelkenciliğinin dahi tasarımcılarından Juan Kouyoumdjian’ın elinden çıkma Black Betty’nin Volvo Ocean Race macerasından sonraki hikayesini Duran İzgi şöyle anlatıyor: “Black Betty, Volvo Ocean Race’ten sonra Team Ericsson tarafından antrenman teknesi olarak kullanılmış. 2008’de Gerard O’Rouke tarafından satın alınmış ve adı Chieftain olarak değiştirilmiş. Delta Lloyd sponsorluğunda katıldığı 2008-2009 Volvo Ocean Race’i dokuz takım arasından beşincilikle tamamlamış. 2010 yılından sonra da pek kullanılmamış. Biz tekneyi satın aldığımızda birçok VO70’in bakım onarımının yapıldığı İngiltere’nin Gosport kentinde, uzunca bir süredir karada tutuluyordu.”


Son sahibi olan Group Chieftain şirketinden satın aldıkları tekneyi tahminlerinden iyi durumda bulduklarını söyleyen Duran İzgi; yelkenler, elektronik cihazlar ve birçok donanımın dış etkenlerden korunması için kuru ve temiz konteynırlarda saklandığını sadece güneşin  etkisiyle boyasında eskimeler olduğunu belirtiyor. Gosport’ta direk, donanım, salma, motor, hidrolik sistemler ve elektronikleri bakımdan geçen Black Betty, tüm bu bakım onarımın ardından İngiltere’den Türkiye’ye doğru yola çıktı.

 ‘Deneyimli kişilerin eline geçtiğinde bir silaha dönüştüğü’ söylenen Black Betty Türkiye’ye geldiğinde yeniden eski adını alarak yarışlara katılacak. Black Betty’nin 2008 yılındaki reytinginin 1,680 olduğu belirtiliyor. Ancak böylesine güçlü bir tekneye sahip olmanın getirdiği avantaj kadar zorlukları da var. Örneğin 4,5 metre uzunluğundaki salmasıyla her marinada yer bulamayacak. Ayrıca okyanuslara, açık denizlere alışkın bir tekne Black Betty. Ekip bu yüzden doğal olarak şamandıra yarışlarına katılamayacak uzun mesafeli açık deniz yarışlarını tercih edecek. Marmaris ve Göcek yarışları da planları dahilinde. Ekibin bir önemli planı da Akdeniz’de yapılacak Rolex kupası yarışlarına katılmak. Duran İzgi’ye kendilerini başka zorluklar olacak mı diye soruyoruz şöyle yanıtlıyor:


“Olmaz mı? Sadece ana yelkenin 31,5 metrelik direğe basılmasının bile yarım saate yakın sürdüğünü söylesem yeter herhalde...”


4 Haziran 2013 Salı

Açıklama ihtiyacından...


Çok takip ediliyorum diye bir iddiam yok. Ama benim blogun da kendi çapında bir takipçi kitlesi var. O yüzden bu açıklamayı yazmak zorunda hissettim. Başüstü’nü bir süredir başıboş bıraktım farkındayım. Ancak sebebini tahmin edeceğinizi düşünüyor ve Türkiye’de sekiz gündür yaşananlar nedeniyle elimin klavyeye dahi gitmediğini anlayacağınızı umuyorum. Türkiye bu kadar büyük bir değişim içine girmişken yelkenden bahsetmenin çok da doğru olmadığı kanaatindeyim. Anlayışınız için teşekkürler. Birkaç güne geri dönerim J