· Tekneyi Danimarka’dan indirirken, Kuzey Denizi’nde yarıştan daha fazla zorlandık. İnsan buradan bir daha ancak mecbur kaldığında geçer herhalde. İnsan Atlantik’te yatçı olmaya karar verir, Kuzey Denizi’ne gelince bundan vazgeçer.
· Biskay Körfezi’nde hava karşıdan geliyor ve orsa gidiyorduk ama pupadaymış gibi sörf yapıyorduk. Çünkü gece hakim olan hava dönmüş olmasına rağmen bu değişiklik denize yansımamıştı.
· Atlantik geçişi sırasında etrafınızda hiç kimseyi görmeyince bir süre sonra dünyanın bir köşesinde unutulduğunuzu düşünüyorsunu. Ama telsizle bir haber geldiğinde “Evet herkesin gözü bizim üzerimizde” diye kendinize geliyorsunuz.
· Böyle uzun seyirlerde en önemli marifetin ekmek yapmayı bilmek olduğunu anladık. Belli bir saatten sonra teknede her şey inanılmaz bir hızla bayatlıyor. Taze olarak ulaşabileceğiniz tek şey fırından çıkan, dumanı tüten mis gibi bir ekmek. Bu moralleri de yükseltiyor.
· Yola çıkmadan önce rüzgarüstü ıskotanın gönder bağlantısına takviye yapmamızı çünkü buradan kopabileceğini söylemişlerdi. Dediklerini yaptık ama bu kez de takviyenin bittiği yerden koptu. Yelkenler de hamur oldu ve sürekli yırtıldı.
· Seyir boyunca sürekli yelken tamir ettik. Yırtık yerin üzerine sürekli bant yapıştırıyorduk. Yelken bir süre sonra tanınmaz hale geldi.
Yemeğin sonunda TAYK Komodoru Serdar Kısadere,
Miharbi'ye hediye verdi.
Miharbi ve ekibinin Atlantik seyir notlarını www.x-yachts.com.tr/filizim adresinden okuyabilirsiniz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder