Extreme
Sailing Series 2012’de sıra nihayet İstanbul’a geldi. Euroasia Sports
organizasyonuyla 7-10 Haziran’da yapılacak serinin üçüncü ayağında sekiz takım
karşı karşıya gelecek: Alinghi, GAC Pindar, ZouLou, Groupe Edmond de Rotschild,
Oman Air, Red Bull Sailing Team, SAP Extreme Sailing Team ve The Wave, Muscat.
40 feet’lik hız makineleri X40’ların parkuru bu kez Ahırkapı açıkları olacak.
Geçtiğimiz yıl Haliç’te yapılan yarışlar rüzgârın devamlılığı ve sürprizlere
yer vermeyecek kararlılıkta olması nedeniyle buraya taşındı. Bu yılın bir
sürprizi de Boğaz yarışı olacak. Ekipler, yarışların bir günü İstanbul
Boğazı’nda karşı karşıya gelecek. Yarışa
günler kala Naviga dergisi için The Wave, Muscat’tan Leigh McMillan, Oman
Air’den Morgan Larson ve SAP Extreme Sailing Team’den Jes Gram-Hansen’le
röportaj yaptım. Röportajlardan bir bölümünü aktarıyorum. Tamamı derginin
haziran sayısında.
Leigh McMillan/The Wave, Muscat
“En büyük rakibimiz Groupe Edmond de
Rotschild”
Serinin
overall sıralamasında birinciliğini koruyan The Wave, Muscat’ın genç dümencisi
Leigh McMillan tam anlamıyla “çok gövdeli uzmanı”. Serinin de en eskilerinden.
2006’dan bu yana X40’larda yarışan 32 yaşındaki İngiliz yelkenci ve takımı
seriyi 2009’da birinci, 2010’da üçüncü olarak tamamladı. Ülkesini
Olimpiyatlarda iki kez Tornado sınıfında temsil etti.
Extreme Sailing Series’deki en deneyimli
yarışçılardan birisiniz. X40’la yarışmak nasıl bir şey?
X40’lar son
yıllarda katıldığım en başarılı seri. Bir kere bu tekneler çok güçlü
dolayısıyla rüzgâr sertleştiğinde adrenalin de doğru orantılı olarak artıyor. Bana
göre bunun kadar heyecanlı başka bir seri yok. Bu tekneler dar alanlarda
kullanmaya ve sınırları zorlamaya çok uygun.
Size göre 2012 serisindeki en güçlü rakibiniz
kim?
Bu sezon
filo gerçekten çok kuvvetli. Groupe Edmond de Rothschild en iddialı
rakiplerimizden. Dolayısıyla onların yarattığı tehlikenin farkındayız. Diğer
yandan Oman Air de birinci ayaktan beri oldukça iyi performans gösterdi. Red
Bull Sailing gittikçe daha da iyi oluyor ve şu an podyuma oynuyor. Bu üç takım bizim en güçlü rakiplerimiz
diyebilirim.
Extreme Sailing Series’de daha ne kadar
yarışmayı düşünüyorsunuz? Gelecek için hedefiniz nedir?
Extreme
Sailing Series harika bir organizasyon. Dolayısıyla bunu bırakmak için gerçekten
özel bir şeyin karşıma çıkması gerekiyor. Öncelikli hedefim bu yıl seriyi
birincilikle tamamlamak. Daha ilerisi için ise America’s Cup ve MOD70’te
yarışmayı hedefliyorum. Yani çok gövdelilere devam.
“Gerçekten odaklanırsak birinci oluruz”
Oman Air
serinin eski takımlarından. Ancak dümencisi Morgan Larson’ın ilk senesi. ABD’li
yelkencinin özgeçmişinde dört America’s Cup yarışı, üç Maxi Dünya Şampiyonası
birinciliği var. Tek gövdelilerde deneyimli yelkenci bu yıl çok gövdelilere
transfer oldu ve X40’larda yarışmaya başladı. Ancak daha ilk yarışında
birincilik elde etmeyi başardı. Ekibiyle birlikte ilk ayak Umman’da o kadar iyi
yarıştı ki “serinin bugüne kadar en iyi
çıkış yapan skipper”ı olarak ilan edildi. Takım şu an genel sıralamada ikinci.
İlk yarışınız olmasına rağmen Umman’daki
müthiş başarınızı neye bağlıyorsunuz. Sadece şans olamaz değil mi?
Aslında Umman’daki
başarımız için çok iyi bir reçetemiz var. Kendini en iyi şekilde yelken yapmaya
adamış bir grup deneyimli yelkencinin bir araya gelmesi ve çok sıkı antrenman
olarak açıklayabilirim bu reçeteyi. Serinin tümüne baktığınızda en iyi yarışan
takım biz değildik. Ama o çok iyi mücadele ettik ve herhalde yeteneklerimizi
diğer takımlara göre daha iyi kullandık. Her zaman bir parça şanstan da
bahsedebiliriz ancak o etapta 29 yarış yapıldı. Yarış sayısının bu kadar çok
olması şans faktörünü ortadan kaldırıyor diye düşünüyorum.
Kazandığınızda ne hissettiniz?
Çok büyük bir mutluluktu tabii ki. Bu
mutluluğumuzun nedeni sadece kazanmak değil, daha ilk ayakta elde ettiğimiz
başarıydı. Bu sezon iyice odaklanırsak birinci olacağımızı düşünüyorum.
Bu, İstanbul’daki ilk yarışınız olacak. Heyecanlı
mısınız?
İstanbul’un
hayatımda özel bir yeri var. Çünkü dayım İstanbul’da büyümüş ve bana burayla
ilgili inanılmaz hikayeler anlatmıştı. Özellikle Asya ve Avrupa’yı birbirine
bağlaması bana çok ilginç gelmişti. Boğaz’da yarışacak olmak da çok heyecanlı.
Burada çok güçlü akıntı ve rüzgârların olduğunu biliyorum. Dolayısıyla çok
zorlu bir etap olacak
Jes Gram-Hansen/SAP Extreme Sailing Team
“X40’lar geleceğin yelken yarışçılığı
arenası”
SAP Extreme
Sailing Team için “sıfır kilometre takım” demek yanlış olmaz. Bu ilk sezonları.
Hem tekneleri yeni hem de ekip. Serinin bugüne kadarki ilk ve tek Danimarkalı
takımı. Takımın dümencisi Jes Gram-Hansen ve taktisyen Rasmus Kostner’in
geçmişinde World Match Racing Tour yer alıyor. İkili 32. America’s Cup’ta da Mascalzone
Latino’da yarıştı. Takımın kuruluş hikayesi ise bir azim hikayesi.
Serinin yenilerindensiniz. Takım olarak bir
araya gelişinizin hikayesini anlatır mısınız?
Rasmus ve
ben America’s Cup deneyiminden sonra RC44 ve Farr 40 gibi farklı yelken
sınıflarında yarıştık. Ama hayalimiz hep kendi takımımızı kurmaktı. Hangi
yarışın bizim için uygun olacağını düşünürken America’s Cup ve Extreme Sailing
Series arasında gidip geldik. En sonunda Extreme sınıfında yarışmaya karar
verdik ve tüm mal varlığımızı bu tekneyi satın almak için harcadık. Bilişim
markası SAP’ı da arkamıza aldık. Bir
yıldan fazla sürdü tüm bunlar. Bizim için zorlu bir süreçti ama başardık.
Niçin X40’ları seçtiniz?
Aslında uzun
bir karar süreciydi. Öncesinde uzun süre araştırma yaptık ve farklı sınıfları
karşılaştırdık. Ama en sonunda markaların tanıtımı için çok iyi bir reklam
platformu olan Extreme Sailing Series’de karar kıldık. Sporcu bakış açısıyla baktığımızda
da X40’ların, geleceğin profesyonel yelkencilik arenası olduğunu düşünüyoruz.
Bu İstanbul’daki ilk yarışınız mı olacak?
Geçtiğimiz
yıl Farr 40 Avrupa Şampiyonası’nda UNO’yla yarışmıştım. Dolayısıyla ikliminizi
ve denizinizi tanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder