30 Eylül 2013 Pazartesi

Gabart’dan çokgövdeliye dikey geçiş


Vendee Globe 2012-13’ü 78 günde tamamlayarak rekor kıran François Gabart, ustası Michel Desjoyeaux’yla birlikte Rolex Fastnet’t, sınıfında finişe ilk ulaşan ekip olmuştu hatırlarsanız. İkili halen 3 Kasım’da start alacak çift kişilik Atlantik geçişi yarışı Transat Jacques Vabre için Macif’le antrenmanlarını sürdürüyor.  

Ancak François Gabart cephesinden ilginç bir haber geldi. Buna göre, IMOCA 60’ta yarışan 30 yaşındaki genç yelkenci kariyerinde önemli bir karar alarak çokgövdelilere geçmeye karar verdi. Bu karar yelkencinin sponsoru Macif tarafından duyuruldu. François Gabart, 2014 Route du Rhum’dan sonra, 2015’ten itibaren maksi trimarana terfi edecek. 100ft’lik bir maksi trimaranın sponsoru yine Macif olacak. Gabart’ın hedefi ise okyanus ötesi solo rekorlara imza atmak.


Maksi trimaranın üretimine 2014’te başlanacak ve bir aksilik olmazsa 2015 yazında suya indirilecek. Gabart ilk yıl tekneye alışmak için antrenmanlar yapacak. Ardından solo rekor denemelerine girişecek. 2018’de de Route du Rhum’da Ultimate sınıfında yarışacak. Bu planlar gösteriyor ki François Gabart, 2016’da start alacak Vendee Globe’da yer almayacak.


Bu arada IMOCA 60’larda yarışan Jean Pierre Dick’in de birkaç ay önce maksi trimarana geçtiğini hatırlatalım. Dick artık MOD 70’i Virbac Paprec 70’le yarışlara katılıyor.

28 Eylül 2013 Cumartesi

Grant Dalton dava iddiasını yalanladı


Yeni Zelanda basınının ortaya attığı, ETNZ’nin Oraclea’a dava açacağı iddiası takımın yöneticisi Grant Dalton tarafından ışık hızıyla yalanlandı. Yeni Zelanda’da yayın yanan Radio Sport’a konuşan Dalton, Oracle’ın yarış esnasında tekneyi modifiye ederek katamaranın dengesini otomatik olarak sağlayan sistemi yerleştirdiği gerekçesiyle ETNZ'nin dava açacağı iddiasının kesinlikle doğru olmadığını açıkladı. Dalton böyle bir dava açmanın doğru olmayacağını söyledi. Dalton radyoya yaptığı açıklamada, yarışlar başlamadan önce böyle bir sistemin kullanılmasının doğru olup olmadığını yönetime sorduklarını ancak kullanılabileceği yanıtı aldıklarını da ekledi. Ancak Dalton sunucnun kendisine “bu sistemin kullanılmasını hakkında ne düşündüğünü” sorduğunda herhangi bir yorumda bulunmak istemedi.


27 Eylül 2013 Cuma

ETNZ, Oracle’a dava mı açıyor?



34. America’s Cup Oracle Team USA’in zaferiyle sonuçlandı. Ancak bugün herkesi şaşırtan bir haber geldi Yeni Zelanda basınından. Habere göre ETNZ, yarışlar esnasında AC72’lerinde modifikasyon yapan Oracle Team USA hakkında dava açmaya hazırlanıyor.

Habere göre davanın gerekçesi takımın teknelerinde Boeing ‘Herbie’ olarak bilinen foil sistemini kullanması. Boeing 747’ler için geliştirilen ve ‘Herbie’ olarak anılan bu sistemin teknik adı 'Stability Augmentation Systems' ya da kısaca SAS. Sistem, dengenin daha hızlı sağlanmasına olanak tanıyor. Özellikle yarışların ikinci haftasında sert havalarda Oracle’ın hızının 2 knot artmasının sebebinin bu olduğu belirtiliyor. Yarış kurallarına göre bu sistemi kullanmaya izin var mı? Varsa neden dava gerekçesi oluyor bunu önümüzdeki günlerde anlayacağız. Henüz konuyla ilgili resmi bir açıklama yok.

Konuyla ilgili Oracle Team USA’den de bir açıklama gelmedi.


Bu arada kupayı kazanmalarına sadece bir puan kalmışken kaybeden ETNZ’nin skipper’ı Dean Barker’dan bir açıklama geldi. “Bitti” başlıklı açıklamada Barker özetle şunları söylüyor:

“Kaybetmek bize büyük acı verdi. Özellikle son yarış hepimiz için çok zordu. Kazanmamız gerektiğini biliyorduk ama yapabileceğimiz daha fazla bir şey yoktu. Takımımla, özellikle son ana kadar havlu atmadıkları için gurur duyuyorum. Onlarla yelken kariyerimin hiçbir döneminde olmadığı kadar iyi vakit geçirdim.

İlk hafta biz çok hızlıydık ancak ikinci hafta çok hızlı bir şekilde olaylar değişti ve Oracle bizi geçti. Bu olağanüstü başarıyı nasıl gerçekleştirdiler bilmiyorum.

Kupaya yaklaşmaya sadece bir puan kalmışken kaybetmek çok acı verici. Ancak şunu dürüstçe söyleyebilirim ki yapabileceğimiz daha fazla bir şey yoktu. Hayatım boyunca hiçbir şeye bu kadar üzülmedim. 34. America’s Cup’ı kaybetmek benim için büyük bir başarısızlık. Biz San Fransisco’ya yarışmaya değil kupa kazanmaya gitmiştik.

Son yarıştan bu yana mesaj yağmuruna tutulduk. Hepsi takımımızı destekleyen mesajlardı. Bize gelen tüm bu mesajlar biraz olsun üzüntümüzü alsa da maalesef kupayı kaybetmiş olduğumuz gerçeğini değiştirmedi.”




26 Eylül 2013 Perşembe

34. Kupa Amerika’da kaldı



Heyecanlı bekleyiş sona erdi ve dün gece nihayet 34. America’s Cup sahibini buldu. Kupa, Oracle Team USA’in oldu.

Final yarışlarına çok iyi başlayan ETNZ, bir hafta sonunda skoru 8-2 yapmayı başarmıştı. Yaklaşık bir haftadır ETNZ taraftarları “Bugün bu iş biter” umuduyla yarışları izliyordu ancak umulduğu gibi olmadı. Oracle Team USA, önce ekibinde değişikliğe gitti. Performansından memnun kalmadıkları taktisyenleri John Kostecki’yi takımdan çıkararak yerine skipper James Spithill kadar hırslı ve agresif Ben Ainslie’yi aldı. Oracle Team USA bununla da yetinmedi yarışlara bir gün ara verildiğinde AC72’lerini hangara çekerek teknede bir takım modifikasyonlar yaptı. Öncelikle teknenin başının suya saplanmasını önlemek için ağırlık merkezi değiştirildi. Bir sonraki değişiklik foil’lerdeydi. Çünkü OTUSA’nın katamaranı ETNZ’ninkisi kadar iyi havalanamıyordu. Amaç sürtünmeyi daha da azaltarak hızı artırmaktı. Bu amaçla bir de katamaranın suya değen kısmının açısı azaltıldı. Yarış esnasında teknede modifikasyonlar yapılması hiç de alışık olan bir durum değildi ancak kurallar buna izin veriyordu. Tüm bu modifikasyonların ardından Oracale Team USA’in ciddi bir şekilde hızlandığı görüldü. Takım 8-2’lik skoru birkaç gün sonra 8-8 yaptı. 


Dün geceki yarış da işte bu skorla başladı, yürekler ağızdaydı. Yapılacak tek yarış 34. America’s Cup’ın adresini belirleyecekti. Son yarış tam saatinde, 13:15’te start aldı. ETNZ başlarda liderliği alsa da ilk kapı şamandırasında yaptığı yanlış tercihin bedelini geride kalarak ödedi. Liderliği Kiwiler’in elinden almayı başaran ve arayı 500 metreye kadar açan OTUSA finişe ulaşarak 34. America’s Cup’ın sahibi oldu.
Kupa’nın ABD’de kalmasının en çok kimi mutlu ettiğini tahmin etmek zor değil. Bu amaç uğruna milyonlarca dolarlık servet harcayan Oracle’ın CEO’su Larry Ellison’dı. Kupayı bir kez daha alan Ellison “Tüm dünya Oracle Team USA’in geri dönüşüne şahit oldu. Kim ne derse desin 34. Kupa, yarış tarihinde yeni bir sayfa açtı, yelken anlayışını değiştirdi. Bu bence büyük bir başarı” diyerek yeni sisteme karşı çıkanlara bir anlamda meydan okudu.


Bu aynı zamanda Oracle Team USA’in skipper’ı James Spithill’in kazandığı ikinci America’s Cup oldu. Spithill 30 yaşındayken, 2010 yılında Valencia’da yapılan 33. America’s Cup’ta BMW Oracle Racing’le yarış tarihinin kupayı kaldıran en genç skipper’ı olmuştu.

24 Eylül 2013 Salı

İlk VO65 suya indi


2014-15 Volvo Ocean Race’in one design teknesi VO65’in ilki nihayet bugün suya indi. Aylardır beklenen bu özel an İngiltere’nin Southampton kentinde gerçekleşti. Böylece Volvo Ocean Race’te yeni bir döneme girilmiş oldu.

İlk VO65, yarışa ilk kayıt veren ve tamamı kadınlardan oluşacak Team SCA’in. Takımdan Liz Wardley geçtiğimiz hafta tüm parçaların birleştirildiği Green Marine’deydi ve teknenin salmasının takılma aşamasını bizzat izlemişti.

Liz Wardley
2017-18 Volvo Ocean Race’te de kullanılacak VO65’lerin en önemli özelliği, ekran ve bilgisayar karşısında yarışı takip edecek izleyicilere daha fazla görüntü sunabilecek şekilde tasarlanmış olması. Teknede görev yapacak medyacının daha fazla görüntü sağlayabilmesi için gerekli olacak her türlü ayrıntı teknenin üretim aşamasında düşünülmüştü.

İlk VO65’in ilk test seyirleri bu hafta yapılacak, tüm donanım ve sistemler gözden geçirilecek. İlk gerçek testi ise sahibi SCA kızları ile İngiltere’den, takımın merkezi olan Lanzarote’ye olan yolculuğunda olacak.

Farr Yacht Design’da tasarlanan, parçaları Fransa, İtalya ve İsviçre’de üretilen VO65’ler İngiltere’deki Green Marine’de bir araya getiriliyor. İlk VO65’in üretim aşamasında 120’den fazla kişi 36 bin saat çalıştı. Fotoğraflar: Rick Deppe


20 Eylül 2013 Cuma

34. America’s Cup’ta henüz oyun bitmedi


Bir süredir ETNZ’nin açık ara liderliğiyle devam eden 34. America’s Cup’ta, Oracle Team USA’in sonradan açılarak arayı kapatmaya başlamasıyla heyecan doruğa çıktı.
Yarışlar özellikle son üç gündür oldukça heyecanlı geçiyordu. Mücadeleyi açık ara önde götüren Kiwiler iki gündür izleyicilerin artık kupayı alacakları beklentisiyle yarışıyordu. Özellikle perşembe günü yapılan yarışta sinirler iyice gerilmişti. Ancak kupayı kaybetmesine sadece bir yarış kalan Oracle Team USA o yarışta öyle bir performans gösterdi ki, tüm yarış boyunca liderliğini sürdürdü ve  31 saniye farkla finişe ulaşarak bir puanı daha hanesine eklemeyi başardı. Bu kez gözler günün ikinci yarışındaydı. Ancak San Fransisco Körfezi’nin havası yine yapacağını yaptı ve rüzgar sağanaklarla 20kt’ı aşınca güvenlik limitine takıldı ve cuma gününe ertelendi.

Cuma gününün ilk yarışı ortalama 7kt’lık oldukça hafif havada start aldı. Start hattını ilk olarak Oracle Team USA geçti. Oracle, ilk şamandıra dönüşüne kadar lider durumdayken hemen ardından öncülüğü Kiwiler’e kaptırdı. ETNZ taktisyenleri Ray Davies’in başarılı taktikleri sonucu arayı bir hayli açmayı başardı. Bu arada rüzgar 10kt’a çıkarken AC72’lerin bu kadar hafif havaya rağmen 20kt hıza ulaşması seyircileri bir kez daha şaşkınlığa uğrattı. Kiwiler çok iyi gidiyordu ancak bu kez karşılarına zaman limiti çıktı. Yarış kurallarına göre her bir yarışın 40 dakikada bitirilmesi gerekiyordu. Ancak ETNZ’nin finişe ulaşmasına 1 mil kala 40 dakika doldu ve yarış geçersiz sayıldı.

İkinci yarışta ise ETNZ başarılı bir start aldı ve ilk şamandırayı starttan sadece 47 saniye sonra döndü. Kiwiler yarışı önde götürüyordu ancak ikinci şamandıraya yaklaşırken hatalı dönüşle bu yarışı kazanma biletini de kendi elleriyle yok etmiş oldu. Ceza alan ETNZ ikinci şamandıra dönüşü esnasında hızı 3kt’lara kadar düştü. Bu olaydan itibaren liderliği ele geçiren Oracle Team USA aradaki mesafeyi bir ara 650 metreye kadar çıkardı ve starttan 27 dakika sonra finişe ulaşmayı başardı. ETNZ ise 1 dakika 23 saniye sonra finiş hattındaydı.

Bu yarışla birlikte skor ETNZ’nin lehine 8-3 oldu. Yarışlara-2 puanla başlayan Oracle Team USA aslında beş yarış kazanmış oldu ve bu birincilikle henüz oyunun bitmediğini gösterdi.


15 Eylül 2013 Pazar

Çağla Dönertaş emin adımlarla ilerliyor


Çalışmalarının meyvelerini teker teker toplamaya devam eden laser radial’ci Çağla Dönertaş’tan bir güzel haber daha aldık. Çağla, İspanya’nın Santander kentinde yapılan ISAF Dünya Kupası hazırlık yarışlarında 23 rakibini geride bırakarak ikinci oldu.

Santander’de 9 Eylül’de başlayan hazırlık yarışları bugün sona erdi. Bu yarış, önümüzdeki yıl yine aynı kentte düzenlenecek ISAF Dünya Şampiyonası’na hazırlık amacını taşıyor. Aynı zamanda 2016 Rio Olimpiyatları için de kota yarışı. Bir hafta süren mücadele bugün sona erdi ve Çağla Dönertaş 25 puan alarak gümüş madalyaya hak kazandı. Altın madalya ise 2012 Londra Olimpiyatları’nda yarışan Japon yelkenci Manamo Doi’ye gitti. Çağla bu başarısıyla, üçüncü olan 2008 dünya şampiyonu İngiliz sporcu Chloe Martin’i de geride bırakmış oldu. 


Çağla neler hissettiğini şöyle anlattı:

“Üzerinden bir süre geçtikten sonra yeniden Avrupa'da madalya kazanmak çok mutluluk verici. Londra'daki olimpiyat tecrübesi de çok faydalı oldu. Son gün az rüzgardan madalya yarışı yapılamadı, yoksa altın madalya şansım da vardı. 2014'de ISAF Dünya Kupası için buraya yine geleceğiz, bu başarı çok iyi bir moral oldu.”

Çağla Dönertaş’ı sırada bekleyen mücadele Çin’deki Dünya Şampiyonası. 

Bolt37 sınavı geçti

Yerli malı, Türk yapımı yeni yarış teknesi Bolt37 tasarımcısından tam not aldı. Ekip geçtiğimiz günlerde teknenin tasarımcısı Jason Ker’le Kalamış’ta deneme seyrine çıktı. Takıntılı derecede titiz çalıştığı bilinen Ker, üretim sürecinin her aşamasında bulunduğu için haliyle bir sürprizle karşılaşmadı. “Jason Ker ne dediyse o şekilde ürettik” diyen Bilge Kerem Özkan, İngiliz tasarımcının değerlendirmeleriyle ilgili şunları söyledi. “Jason tekneyi her şeyiyle beğendi. Zaten ne dediyse o şekilde ürettik. Üretim şamasında da herşeyi kontrol ediyordu.  Her parça üretim sonrası tek ter tartılıp kaydediliyor ve Ker Yacht Design’a gönderiliyordu.  Üretim sürecinin de tamamen içerisindeydi zaten. Onun için bir sürprizle karşılaşmadı. Tekne sağlam oldu. Bunu direği hidrolikle basarken çok net anlayabiliyoruz. Pupa palangası ile ilgili ufak bir değişiklik yapmamızı önerdi. Bu isteğinin hazırlığını yaptık, güncelleyeceğiz.” Bu arada Hasip Gençer ve Feyyaz Yüzatlı’ya ait ilk tekne de sahiplerine teslim edildi. Şimdi sıra diğerlerinde.


İşte Bolt37 huzurlarınızda…


13 Eylül 2013 Cuma

Asla arkana bakma



Hani derler ya ‘şu hayatta hedeflerine ulaşmak istiyorsan ne istediğini bileceksin’ diye. Dünyanın en iyi yelken yarışçılarından biri olarak gösterilen Mike Sanderson bunun canlı örneklerinden biri. Sanderson, hayatı boyunca tüm kararlarını yelken aşkına almış, bir kez olsun arkasına dönüp bakmamış.

Naviga’nın Ağustos sayısında yayınlanan Mike Sanderson röportajım... Dergide okuyamayanlar için.

Mike Sanderson’ın 42 yıllık hayatına sığdırdığı başarıların altında yatanlara bakmak için psikiyatristlerin dediği gibi önce başarılı yelkencinin ‘çocukluğuna inmek gerek’. Bir kere  yelkencilik bir Yeni Zelandalı olarak onun kanında var. Doğduğu günden itibaren, kıta/ada çocuğu olarak kendi vatanından çıkan ‘büyük yelkenci abilerinin’ hikayelerini dinleyerek büyümüş. Hal böyle olunca Mike Sanderson, altı yaşındayken suya düşmüş. O yaşlardaki ruh durumunu “Resmen teknelere takıntılıydım” diyerek özetleyen Sanderson, He Bee Gee Bee isimli dingisiyle optimiste başladı. Dingi sınıflarında bir çok birincilik kazandı. Aklı fikri yelkendeydi. 17 yaşına geldiğinde artık yelkencilik o kadar ağır basmıştı ki eğitimini yarıda bıraktı ve North Sails’de çalışmaya başladı. Hayallerini süsleyen Volvo Ocean Race ve America’s Cup’ın kapıları ise 1992 yılında Elliott 5.9 sınıfında kazandığı ülke birinciliğinin ardından açıldı. İlk Volvo Ocean Race deneyimini kazandığı keç tipi NZ Endeavour’a adım attığında daha 22 yaşındaydı. Yarışın sonunda Kiwi’ler kupayı adalarına götürmeyi başarmıştı. Bu, Sanderson’ın yelken kariyerinin de dönüm noktası oldu. Ardından America’s Cup kampanyaları, solo transat yarışları takip etti. 2005 yılında 34 yaşındayken üçüncü kez girdiği Volvo Ocean Race’te, takımı ABN AMRO One’la yarış tarihinin en büyük başarılarına imza attı. İkinci kez birinci olarak yarış tarihinin kupa kazanan en genç skipper’ı oldu. 2003’te ‘dünyanın en hızlı tek gövdeli teknesi’ Mari Cha IV ile Atlantik’i altı günde geçti ve bir rekoru daha başarı hanesine ekledi. Mike Sanderson, belki  de yelken kariyerinin en büyük şanssızlığını ise iki yıl önce katıldığı Volvo Ocean Race’te yaşadı. Team Sanya’nın skipper’lığını üstlenen Sanderson, teknesinde arka arkaya gelen hasarlara rağmen sonuna kadar direndi ancak sonlara doğru yarıştan çekilmek zorunda kaldı.

Bunlar Mike Sanderson’ın hayatının dönüm noktaları ve başarılarından sadece birkaçı. Hepsini anlatmak için sayfalar gerek. Yetenekli yelkenci halen farklı ülkelerde katıldığı yarışların yanı sıra Doyle Sails’in Yeni Zelanda temsilciliğini yürütüyor. İngilizlerin en başarılı kadın yelkencilerinden biri olan Emma Richards’la evlenen üç çocuk babası Sanderson, Bosphorus Cup’ta yarışmak üzere İstanbul’daydı. Uludağ Premium’un sponsorluğundaki  Civata teknesinde yarışan Sanderson Naviga’nın sorularını yanıtladı.

Gördüğümüz kadarıyla yelkencilik Yeni Zelandalılar için neredeyse milli bir spor. Siz de altı yaşındayken başlamışsınız. Bu sizin seçiminiz miydi?
Evet doğru, yelkencilik Yeni Zelanda’da çok ciddiye alınan ve yaygın bir spor. Ayrıca çok önemli bir tarihe sahip. Dünyanın en iyi yelkencileri Sir Peter Blake, Russell Coutts ve Grant Dalton da ulusal kahramanlarımız. Ben de her Yeni Zelandalı gibi bu isimlerin kahramanlık hikayelerini dinleyerek ve okuyarak büyüdüm. Küçüklüğümden beri en büyük hayalim bir gün onlar gibi büyük bir denizci olmaktı. O yüzden yarıştığım her sınıfta tek bir hedefim vardı.

Yelken uğruna 17 yaşındayken eğitiminizi bıraktınız ve North Sails’de çalışmaya başladınız. Bu karardan dolayı hiç pişman oldunuz mu?
Bir kez bile pişman olmadım, asla. Dediğim gibi yolun en başından beri çok net bir hedefim vardı ve hayatım boyunca tüm kararlarımı bu doğrultuda verdim. Aldığım bu doğru kararlardan dolayı da şu an çok mutluyum. Hiçbir zaman dönüp arkama bakmadım.

Dingilerle başlayan yelken kariyerinizde birçok başarı var. Ancak ülkenizi olimpiyatlarda hiç temsil etmediniz. İster miydiniz?
İlginç bir şekilde hedefimde her zaman Volvo Ocean Race ve America’s Cup’ta yarışmak vardı. Olimpiyatlar her zaman bu ikisinden sonra gelmişti. Ancak tabii ki olimpiyatlarda da yarışmayı isterdim. Ama diğer iki hayalimi fazlasıyla gerçekleştirdiğim için şanslı olduğumu düşünüyorum.

İlk Volvo Ocean Race’e katılımınız 1993 yılında 22 yaşındayken NZ Endeavour teknesiyle oldu. Takıma nasıl dahil oldunuz?
Benim için büyük bir şanstı. 1993 Volvo Ocean Race’ten hemen önce Ulusal Elliott 5.9 Şampiyonası’nda birinci olmuştum. O sırada Volvo Ocean Race’te yarışacak Yeni Zelanda takımı için yetenekli yelkenciler aranıyordu. Bu arada takımı oluşturan isimlerden Murray Ross’la tanışmıştım. Kısa süre önce kazandığım ulusal başarının da verdiği güvenle Ross’a takıma katılmak istediğimi söyledim. O da beni Grant Dalton’la tanıştırdı ve kabul edildim.


Üçüncü Volvo Ocean Race deneyiminiz 2005-2006 yarışında ABN AMRO One’da skipper olaraktı. O yarışta dokuz ayağın altısında ve yedi koyiçi yarışın beşinde birinci olarak deyim yerindeyse destan yazdınız. Üzerine bir de hız rekoru kırdınız. Bu başarının sırrı neydi?
İnanın bana sır diye söyleyebileceğim bir şey yok. Çünkü gerçek bir sırrı yok. ABN AMRO One harika yelkencilerden oluşan harika bir takımdı. Ve harika bir sponsorun desteğiyle yaratılan harika bir tekneydi. Sırrı belki de tüm bunların birleşimiydi. Biz takım olarak sadece iyi yelken yaptık.

Son Volvo Ocean Race’te skipper’ı olduğunuz Team Sanya’nın peşini ise şanssızlıklar bırakmadı. Yarış süresince teknede birçok hasar meydana geldi ve en sonunda çekilmek zorunda kaldınız. Bu yarışta iki kez kupa kaldırmış yelkenci olarak sonuç sizin için hayal kırıklığı olmalı.
Evet bir hayal kırıklığı yarattığını söyleyebilirim ama tam olarak değil. Çünkü Team Sanya’yla anlaşma imzalarken zaten kazanmak gibi büyük bir iddiamız yoktu. Projenin hedefi Çin’in de  okyanus yarışçısı bir ulus olduğunu göstermekti. Teklifi kabul etmeden önce büyük resme bakmıştım ve neler başarabileceğimizi az çok kestirmiştim. Benim için başarı, daha önce kimsenin yapamadığını gerçekleştirmek. Biliyorsunuz teknemiz bir önceki Volvo Ocean Race’te Telefonica Blue’nun yarıştığı VO70’ti. Tekneyi satın almadan önce ciddi bir taramadan geçirmiştik ve tekneyi inceleyen kişi bunun, bugüne kadar inşa edilmiş en iyi VO70 olduğunu söylemişti. Ancak dediğim gibi ben, en başından beri diğerlerine karşı eşit seviyede şansa sahip olmamamıza rağmen vermek zorunda olacağımız mücadele fikrini sevmiştim. Evet, sonuç güzel değildi bizim için ama ekibin tüm bu zor koşullara rağmen son gücüne kadar mücadele etmesi beni çok gururlandırdı.

Ufukta yeni bir Volvo Ocean Race kampanyası görünüyor mu?
Şu an için kesin bir şey yok. Kim bilir, belki bir gün yeniden olur.

Bu yarışı iki kez kazanmış bir yelkenci olarak bir ekibin kazanabilmesi için hangi özelliklere sahip olması gerekiyor sizce?
Volvo Ocean Race aslında teknelerin değil insanların yarışı. Her zaman söylediğim gibi hızlı yelkenciler teknenin hızlı yelken yapmasını sağlar. Geriye dönüp baktığımda ABN AMRO One’ın kazanmak için en başından beri çok şanslı olduğunu söyleyebilirim çünkü ekip tamamen birincilik amacıyla bir tekne yapmıştı. Ayrıca bu yarışta insanlar tek bir amaç için bir araya geliyor ve kafalarında tek bir amaç var. Ancak hedefler konusunda da gerçekçi olmak gerekiyor.

Volvo Ocean Race’te one design’a geçme konusunda ve yeni VO65’ler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence dünya pazarı ve bu yarışta katılımın artması için çok doğru bir karar. Umarız herkesin ekonomik koşulları bunu kaldırabilir ve gerçek bir Grand Prix keyfini yeniden tadarız. Yeni tekneler bence harika ancak asla VO70’ler kadar havalı ve kaliteli olamayacaklar.

Daha önce dört kez America’s Cup’ta yarıştınız ancak daha sonra bıraktınız. Bu kararınızda yarışın çok gövdelilere geçmesinin rolü var mı? Yarışın ileride bir gün yeniden tek gövdelilere döneceğini düşünüyor musunuz?
America’s Cup son tartışmalarla birlikte tam bir kaos halini aldı. Bana göre bu haliyle dünyanın bugünkü ekonomik koşulları için fazlasıyla cüretkar ve maceraperest bir format. Ancak bir yandan da tekne modelinin yanlış olduğunu söyleyemeyeceğim. Bence AC72’ler inanılmaz. Yarış teknelerinde yeni teknolojilere aşık bir insan olarak farklı bir şey söylemem de beklenemez. Dolayısıyla kişisel olarak bu dev katamaranlara bayıldığımı belirtebilirim. Ancak America’s Cup’a uygun diyemeyeceğim. Bence sorun zamanlamanın yanlış olması. Teknelere evet ama kesinlikle şu an için uygun değil.


ABN AMRO One ya da diğer ismiyle Black Betty, iki Türk yelkenci tarafından satın alındı ve artık burada yarışacak. Tekne hakkındaki eski haberlerde ‘Mike Sanderson ve ekibinin elinde gerçek bir silaha dönüştüğü’ söyleniyordu. Eski skipper’ı olarak ekibe ne önerirsiniz?
Black Betty gerçekten iyi bir teknedir. Birlikte inanılmaz başarılara imza attık. VO70’lerin ilklerinden. Yıllar sonra yeniden yarışacağını görmek benim için büyük mutluluk. Black Betty’nin yeni sahiplerine öncelikle teknenin gerçekten iyice elden geçtiğine emin olmalarını öneririm. Çünkü onu en son gördüğümde ne kadar kötü bakıldığına üzülerek şahit olmuştum. Yeniden çok iyi yarışlar çıkaracağına eminim.

Yarış kampanyalarınız esnasında yarışacağınız teknenizin üretimi aşamasına da dahil oluyor musunuz? Doyle Yelken çalışanı olarak yelken tasarımlarıyla da ilgileniyor musunuz?
Kesinlikle. Her ikisinde de üretim aşamasına dahil oluyorum. Bir yarışı kazanmanın en doğru yolu daha hızlı tekneyi tasarlayarak üretmekten geçiyor. Başarının yüzde 50’si iyi bir tekneye aittir. O yüzden yarışçılığın bu yüzüne de dahil olmayı seviyorum.

Farklı model teknelerde birçok farklı yarışa katıldınız, çok yönlü bir yelken yarışçısısınız. Mari Cha IV gibi büyük bir teknede yarışmak nasıl bir şeydi?
Ekibe Mari Cha III sırasında, tasarım proje müdürü Jef D’etiveaud aracılığıyla 1999 yılında katıldım. Birlikte Sydney Hobart, Millenium Cup gibi yarışlara katıldık ve rekorlar kırdık. Sonra daha iddialı bir şeyler yapma arayışına girdik ve Mari Cha IV doğdu. Teknenin üretimi sırasında ben America’s Cup’ta Oracle BMW’da yarışıyordum. Mari Cha IV, çok büyük bir projeydi. Dünyanın en hızlı tek gövdeli teknesi olarak üretildi ve 10 milyon dolarlık bütçeye sahipti. 42 metrelik karbon gövdeli teknenin 45 metre uzunluğunda iki direği vardı ve 40 knot hıza ulaşıyordu. Mari Cha IV’le 2003’te Atlantik’i altı günde geçerek dünya rekoru kırdık. 24 saatte 525 deniz mili aşarak hız rekoruna imza attık. Hem ekip hem de sponsorumuz çok iyiydi ve çok başarılı olduk. Büyük bir teknede yarışma konusuna gelince... Böyle bir görev, iyi rüzgârı yakalamayı becermekten daha çok iyi bir yöneticilik deneyimi gerektiriyor bence.


Bir kez daha böyle bir projede yer almak ister misiniz?
Kesinlikle çok isterim. Hatta buradan, Mari Cha V için çalışmalara başladığımızı da söyleyebilirim.

Eşiniz Emma Richards da sizin gibi tutkulu bir yelkenci. Hala yelkene devam ediyor mu? Evinizin kaptanı kim?
Emma profesyonel bir yelkenci. Dünyanın etrafını en genç yaşta tek başına yelkenle dolaşan ilk İngiliz kadın. O da benim gibi yelkene tutkun. Evlenme kararımızı ABN AMRO One kampanyasından hemen önce almıştık. Düğünümüzü de o yarış esnasında, durak şehirlerden biri olan Isle of Wight’ta yapmıştık. Yani bekar başladığım yarışı evli bitirmiştim. Emma çocuklar doğduktan sonra profesyonel yelkencilikten emekliye ayrıldı, artık profesyonel bir anne. Üç çocuğumuza bakıyor. Aslında evimizin kaptanı o diyebilirim.

Dünyanın en iyi yelken yarışçılarından birisiniz ancak ailenizle tatilinizi motoryatınızda geçiriyorsunuz. Neden özel hayatınızda motoryatı tercih ettiniz?
Öncelikle güzel sözleriniz için çok teşekkürler. Ben sadece suda olmayı seviyorum. Üç tane küçük çocuğumuz var ve motoryat Yeni Zelanda kıyılarını gezerken güvenlik açısından bizim için daha iyi. Ancak bir gün eşim ve çocuklarla birlikte yelkenli tekneyle dünyayı dolaşmayı planlıyorum. Ailemi de Türkiye’ye getirmeyi çok istiyorum.


12 Eylül 2013 Perşembe

Volvo Ocean Race rotası değişti

Yeni rota
Volvo Ocean Race 2014-15 rotası aylar önce açıklanmıştı. Brezilya yarış rotasına iki şehriyle ev sahipliği yapacaktı Itajai ve Recife... Hatırlarsanız Recife ayağı, Brezilya’nın en ünlü  yelkencisi, 2005-06 yarışı birincisi Torben Grael’in de katılımıyla duyurulmuş, kentin bir takımla da yarışta yer alacağı açıklanmıştı. Ancak bugün yapılan bir açıklamayla Recife’in yarıştan çekildiği duyuruldu. Yerine ise Cape Town geçti. Son durumda Volvo Ocean Race filosu Brezilya’da sadece Itajai’ye uğrayacak.  Bu, 1973-74’ten bu yana Volvo Ocean Race filosunu ağırlayan Cape Town’ın yarıştaki 40. yılı olacak. Bu durumda Alicante’den start alacak filonun ilk olarak Cape Town’da mola verecek. Söz konusu değişiklikle yarış rotası 39.379 deniz mili oldu.


Bu arada 2014-15 yarışına şu ana kadar katılımı kesinleşen iki takım var; kadınlar takımı SCA ve Abu Dhabi Ocean Racing. Önümüzdeki iki Volvo Ocean Race’te kullanılacak VO65’lerin üretimi ise İngiltere’deki Green Marine’de son hızla devam ediyor. İlk teknenin talibi  Team SCA, yeni VO65’lerine kavuşmak için gün sayıyor. Takım geçen hafta VO70’lerindeki son antrenmanı yaptı. Teknenin North Sails yelkenlerindeki marka giydirmesi tamamlanmak üzere.  

Bildiğiniz üzere farklı ülkelerde üretilen parçalar Green Marine’de bir  araya  getiriliyor. Gelen habere göre Green Marine’de yedinci VO65’in birleştirilmesine geçen hafta başlandı.