3 Temmuz 2014 Perşembe

Huzurlarınızda bay Musto


Bir işte iyi olmanın sırrı, o yola gönül vermekten geçiyor elbette. Severek ve inanarak yaptığınız işin başarısızlığa uğraması ancak talihsizlikler sonucu olabilir. Yelkencilere yönelik kıyafet ve aksesuar üreten, sektörünün liderlerinden Musto’nun hikayesi yukarıda yazdığımız tezin doğruluğunu kanıtlar nitelikte.

Yaklaşık 50 yıl önce İngiliz olimpik yelkenci Keith Musto’nun, dönemin kıyafetlerinin yetersiz olması ve kendisinin dahil tüm sporcuların üşümekten şikayet etmesi üzerine hayata geçirdiği Musto, bugün geliştirdiği teknolojilerle yarışçıları en soğuk ve sert havalardan dahi koruyor. Dolayısıyla yarışçılar da artık daha iyi performans gösteriyor. Sadece 50 yıl önce yün kazaklar ve ceketlerle okyanuslara açılan yelkenciler artık son teknolojiyle üretilen kıyafetler sayesinde denizlerde rahat ediyor. Volvo Ocean Race’te yarışacak Team Alvimedica’nın yanı sıra Abu Dhabi Ocean Racing ve Team Dongfeng’in de kıyafetlerini üreten Musto’nun hikayesini ve başarısının sırrını şirketin CEO’su Nigel Musto’dan dinledik. İşte Nigel Musto'nun Naviga'nın haziran sayısında yayınlanan röportajı.

Markanızın geçmişini anlatır mısınız? Yelken kıyafeti ve aksesuarları üretmeye nasıl başladınız?
Babam Keith Musto, olimpik yelkenciydi. 1964 yılında, Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda Flying Dutchman sınıfında İngiltere’ye gümüş madalya kazandırdı. Bu yarışta kullandığı yelkenleri kendisi tasarlayıp üretmişti. Yelkenler o kadar iyi performans gösterdi ki yarıştan sonra herkes bir örneğini; satın almak istedi. Böylece yelken üreten Musto ve Hyde Sails işbirliği hayata geçti. Yani aslında ilk olarak yelken üretimiyle başladık. Birkaç yıl sonra babam yelken yaparken üşüdüğü ve hasta olduğu için daha uygun kıyafetlerin ne olabileceği üzerine düşünmeye başladı. Çünkü piyasada kuru ve sıcak tutacak yelken kıyafeti yoktu. Elinde yelken dikmek için kullandığı dikiş makineleriyle dolu bir fabrikası vardı ve bunları değerlendirerek zor koşullara dayanıklı yelken kıyafetlerinin üretimini denemeye girişti. Ürettiği kıyafetler de, ilk yaptığı yelken gibi çok ilgi görünce Musto markası doğmuş oldu.

Sizin yelken geçmişiniz nedir?
Babam beni altı yaşındayken vakit geçirmem için optimiste yazdırdı. Ben de o zamandan beri yelkenli tekne üzerindeyim. 1976 yılında, optimist sınıfında ülke şampiyonu oldum. Sonra 420, 470’s sınıflarında olimpiyatlarda yarıştım. Taa ki 1988 yılındaki elemelerde Jason Belben’e yenilene kadar. Sonra da keelboat’lara geçtim ve Etchells, ¾ tonners, Farr 52’de yarıştım. Bunlar benim için Open 50 ve 60’larla iki kişilik yarışlara hazırlanmak için de iyi bir fırsat oldu. Nitekim 1998’de iki kişilik ekip olarak yarıştığımız Round Britain and Ireland Yarışı’nda birinci olduk. Ayrıca beş kez Fastnet Yarışı’na katılma şansına eriştiğim gibi Vendee Globe, America’s Cup tekneleri ve çok gövdeli dev teknelerle yelken yapma fırsatı edindim. Geçen yıl Fastnet Yarışı’nda Banque Populaire ekibindeydim ve yarışı ikincilikle tamamladık. Musto’daki kariyerime ise 1989 yılında muhasebeci olarak başladım.

Yelken kıyafetleri üretmek için en önemli olan teknolojiyi takip etmek olmalı. Firmanız kurulduğundan bu yana teknolojide birçok değişim yaşandı. Gelişmeleri takip etmek için neler yapıyorsunuz?
Yelken yapıyoruz. Bence markamızın, diğer yelken kıyafeti ve aksesuarı üreticilerinden en büyük farkı tasarımlarımızı masa başında değil tekne üstündeyken geliştirmemiz. Mesela biz bir Volvo Ocean Race teknesinde sabahın 02:00’sinde 60 knot rüzgârla seyir yapan yelkencinin neler hissettiğini çok iyi biliyoruz. Kıyafetlerimiz teori üzerine değil, bizim ve dünyanın en iyi yelkencileri olan arkadaşlarımızın deneyim ile önerileri dikkate alınarak üretiliyor. Ve yine onlar tarafından test ediliyor. Verdikleri önerileri dinlemekle kalmıyor, ürünlerimize uyguluyoruz.

Zaman içinde kumaş malzemelerinde nasıl değişiklikler yaşandı?
O zamanlar su geçirmez kumaşlar çok kalitesizdi ve görevini doğru dürüst yerine getiremiyordu. Nefes alabilenler ise daha var olmamıştı. Günümüzde kumaş üreticileriyle çok yakın çalışmalarımızın sonucunda artık ‘su geçirmez’ kumaşlar kesinlikle su geçirmiyor. Ayrıca Musto’nun geliştirdiği ve kumaşın daha fazla nefes almasını, hafif ve sağlam olmasını sağlayan HPX teknolojisi de yelkencilikte devrim yarattı. 1960’larda yelkenciler yünlü ceketler ve pamuklu tişörtler giyiyordu. Bugün ürettiğimiz kıyafetlerde nem tutmayan ve teri vücuttan uzaklaştıran üç katmanlı sistemler kullanıyoruz. Düşünsenize, bugünkü Volvo yarışçılarına 1973’te kullanılan kıyafetleri giydirseniz sizin delirdiğinizi düşünürler muhtemelen. Haliyle yelken kıyafeti teknolojisindeki bu gelişim sporcuların performansını doğrudan etkiledi.

İşinizin en zor kısmı nedir?
Bana göre işimizin zor yönü yok, aksine yeni fikirler üretme kısmı çok eğlenceli. Özellikle de ürettiklerini deneme safhası. Harika insanlarla çalışıyoruz ve bu, yelkeni seven bir insan için mükemmel bir iş. Bana zor gelen kısmı şirketi yönetmek.

Yeni bir ürün imal ederken esas amacınız ne oluyor? İşlevsellik mi yoksa görsellik mi?
Öncelikli amacımız kıyafetin kendinden beklenen görevi yerine getirmesi ve sporcuyu kuru ve sıcak tutması. Görünümü ondan sonra geliyor. Zaten müşterilerimiz de ürünün güzel görünümüne değil görevini yerine getirip getirmediğine bakıyor. Biz de bunu aklımızdan hiç çıkarmıyoruz.

Fotoğraf: Ian Roman
Sponsorluklar pazarlama planınızın önemli bir kısmını oluşturuyor olmalı. Bir takıma sponsor olurken ölçütleriniz nedir?
Öncelikle bir yanlışı düzeltmekte fayda var. Musto takımlara sponsor olmuyor, birlikte çalıştığımız tüm takımlar kıyafetleri satın alıyor. Biz de onlara en iyi ürünü, servisi ve fikirlerini gerçeğe dönüştürebilmeleri için ürün geliştirme ekibimizle birlikte çalışma şansı veriyoruz. Bu, onların da işine geliyor. Böylece hep birlikte yeni ürünler geliştirebiliyoruz. Biz de, üzerimizdeki zamanlama baskısı ne olursa olsun işi asla geciktirmiyor ve takımları zor durumda bırakmıyoruz. Çünkü kendimizi takımın bir parçası olarak görüyoruz. Onların hedeflerini kendi hedefimiz olarak kabul ediyoruz. Yani sadece malzeme tedarikçisi gibi çalışmıyoruz.

Rakiplerinizle aranızda kanlı bir rekabet söz konusu mu?
Çok sıkı bir rekabetten bahsetmek doğru olmaz. Biz daha çok okyanus yarışçılarına yönelik üretim yapıyoruz. Bunu başarıyla yapabilen çok fazla marka yok. Rekabet daha çok kıyı yarışları ve karada giyilebilecek kıyafetlere yönelik üretim yapan firmalar arasında. Bu kıyafetler için de teknoloji pek önemli değil, görsellik ön planda. Ancak fiyatlar devreye girdiğinde rekabet işin içine giriyor çünkü gelişmiş teknoloji aynı zamanda maliyet anlamına geliyor.

Musto’nun tarihindeki dönüm noktaları neler?
Babamın 1964’te olimpiyatlarda gümüş madalya almasıyla bu işe başlaması, 1981 Whitbread Round the World Yarışı’nın birincisi Flying Dutchman ekibiyle işbirliğimiz, 1979 yılında ilk okyanus yarışına yönelik kıyafet üretimimiz olarak sıralayabilirim. Ayrıca 1994 yılında Gore Tex’le birlikte zor hava koşullarına dayanıklı nefes alabilen su geçirmez ilk tekne kıyafetini ürettik. Bir de 2008 yılında Musto HPX, kraliyet tarafından ödüllendirildi. Tüm bunlar markamızın tarihindeki mihenk taşları.

Sizce sektörün lideri olmanın yolu nereden geçiyor?
Aslında bunun, yarışı kazanan teknenin skipper’ı olmaktan farkı yok. İyi hazırlık ve etrafınızda iyi bir ekibin bulunması olarak özetleyebilirim.

Tekneniz var mı? Hangi tür tekneyle yelken yapmayı tercih ediyorsunuz?
Yıllar içerisinde birçok teknem oldu. Ancak artık Banque Populaire, Volvo Ocean Race ve Vendee Globe gibi başkalarının tekneleriyle yarışmayı tercih ediyorum. Şu an elimde, 1960’ların motoryat modeli Fairy Swordsman’ın bir replikası var ve ailemle birlikte genellikle onunla denize açılıyoruz. Yelkeni ancak yarıştayken seviyorum, eğer yarışmıyorsam motor iyidir.

Yarışmayı mı yoksa gezmeyi mi daha çok seviyorsunuz?
İkisinin de avantajları var. Bir yarışı kazanmak için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan bir ekibin parçası olmayı gerçekten çok seviyorum. Ama bir limanda, teknenin havuzluğunda oturup bir kadeh şarap eşliğinde gün batımını izlemek de çok güzel.

Favori yelkencileriniz kimler?
Aslında liste bir hayli uzun. Ancak bazıları benim için gerçekten çok özel; Ellen MacArthur, Grant Dalton ve Ed Baird gibi. Çünkü onlar benim için sadece iyi yelkenci değil, birlikte vakit geçirmekten çok keyif aldığım insanlar.



En sevdiğiniz yarış organizasyonu hangisi ve neden?
Herhalde Volvo Ocean Race. Çok zor bir organizasyon ve son derece profesyonel insanlar tarafından yapılıyor. Onlarla birlikte çalışmak çok güzel.

Team Alvimedica’nın yarış sırasında giyeceği kıyafetlerin sağlayıcısı da sizsiniz. Nasıl bir araya geldiniz?
Charlie Enright yıllardır Musto ürünleri giyiyor ve Volvo Ocean Race takımı için de bizi tercih etti. Cem Bozkurt’un da Türkiye’de yarıştırdığı Farr 40 ekibinde Musto’yu tercih ettiğini ve ürünlerin kalitesinden çok memnun olduğunu biliyorum. Hem takımın dümencisi hem de sponsor markanın CEO’su Musto’yu sevince tercihleri de doğal olarak bizden yana oldu.

Bu yarışta başka hangi takımlarla birlikte çalışıyorsunuz?
Yine Abu Dhabi ve Dongfeng’le de birlikte çalışıyoruz. Aslına bakarsanız Volvo Ocean Race filosunun yarıdan fazlası Musto giyiyor. Biliyorsunuz bu kez yarışta her takım eşit şartlara sahip olacak, dolayısıyla yarışçıların performansı öne çıkacak. Eğer yarışçılarınızın iyi performans sergilemesini istiyorsanız, onlara en konforlu kıyafetleri giydirmeniz gerek.

Team Alvimedica, yarış tarihinin en genç takımı olacak. Siz takıma güveniyor musunuz?
Evet en genç takım olabilirler ama bence yarışa da en uygun onlar. Genç olmaları onlara birçok avantaj sağlayacak, özellikle de fiziksel dayanıklılık açısından. Diğer takımlar kadar deneyimli olmayabilirler ama hepsi de iyi yelkenci ve enerji dolu. Hevesleri sayesinde de yarış sırasında diğer takımlara bazı sürprizler yapacaklarını düşünüyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder