Bir işte iyi
olmanın sırrı, o yola gönül vermekten geçiyor elbette. Severek ve inanarak
yaptığınız işin başarısızlığa uğraması ancak talihsizlikler sonucu olabilir.
Yelkencilere yönelik kıyafet ve aksesuar üreten, sektörünün liderlerinden
Musto’nun hikayesi yukarıda yazdığımız tezin doğruluğunu kanıtlar nitelikte.
Yaklaşık 50
yıl önce İngiliz olimpik yelkenci Keith Musto’nun, dönemin kıyafetlerinin
yetersiz olması ve kendisinin dahil tüm sporcuların üşümekten şikayet etmesi
üzerine hayata geçirdiği Musto, bugün geliştirdiği teknolojilerle yarışçıları
en soğuk ve sert havalardan dahi koruyor. Dolayısıyla yarışçılar da artık daha
iyi performans gösteriyor. Sadece 50 yıl önce yün kazaklar ve ceketlerle
okyanuslara açılan yelkenciler artık son teknolojiyle üretilen kıyafetler
sayesinde denizlerde rahat ediyor. Volvo Ocean Race’te yarışacak Team
Alvimedica’nın yanı sıra Abu Dhabi Ocean Racing ve Team Dongfeng’in de
kıyafetlerini üreten Musto’nun hikayesini ve başarısının sırrını şirketin
CEO’su Nigel Musto’dan dinledik. İşte Nigel Musto'nun Naviga'nın haziran sayısında yayınlanan röportajı.
Markanızın
geçmişini anlatır mısınız? Yelken kıyafeti ve aksesuarları üretmeye nasıl
başladınız?
Babam Keith
Musto, olimpik yelkenciydi. 1964 yılında, Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda Flying
Dutchman sınıfında İngiltere’ye gümüş madalya kazandırdı. Bu yarışta kullandığı
yelkenleri kendisi tasarlayıp üretmişti. Yelkenler o kadar iyi performans
gösterdi ki yarıştan sonra herkes bir örneğini; satın almak istedi. Böylece
yelken üreten Musto ve Hyde Sails işbirliği hayata geçti. Yani aslında ilk
olarak yelken üretimiyle başladık. Birkaç yıl sonra babam yelken yaparken
üşüdüğü ve hasta olduğu için daha uygun kıyafetlerin ne olabileceği üzerine
düşünmeye başladı. Çünkü piyasada kuru ve sıcak tutacak yelken kıyafeti yoktu.
Elinde yelken dikmek için kullandığı dikiş makineleriyle dolu bir fabrikası
vardı ve bunları değerlendirerek zor koşullara dayanıklı yelken kıyafetlerinin
üretimini denemeye girişti. Ürettiği kıyafetler de, ilk yaptığı yelken gibi çok
ilgi görünce Musto markası doğmuş oldu.
Sizin
yelken geçmişiniz nedir?
Babam beni
altı yaşındayken vakit geçirmem için optimiste yazdırdı. Ben de o zamandan beri
yelkenli tekne üzerindeyim. 1976 yılında, optimist sınıfında ülke şampiyonu
oldum. Sonra 420, 470’s sınıflarında olimpiyatlarda yarıştım. Taa ki 1988
yılındaki elemelerde Jason Belben’e yenilene kadar. Sonra da keelboat’lara
geçtim ve Etchells, ¾ tonners, Farr 52’de yarıştım. Bunlar benim için Open 50
ve 60’larla iki kişilik yarışlara hazırlanmak için de iyi bir fırsat oldu.
Nitekim 1998’de iki kişilik ekip olarak yarıştığımız Round Britain and Ireland
Yarışı’nda birinci olduk. Ayrıca beş kez Fastnet Yarışı’na katılma şansına
eriştiğim gibi Vendee Globe, America’s Cup tekneleri ve çok gövdeli dev
teknelerle yelken yapma fırsatı edindim. Geçen yıl Fastnet Yarışı’nda Banque
Populaire ekibindeydim ve yarışı ikincilikle tamamladık. Musto’daki kariyerime
ise 1989 yılında muhasebeci olarak başladım.
Yelken
kıyafetleri üretmek için en önemli olan teknolojiyi takip etmek olmalı.
Firmanız kurulduğundan bu yana teknolojide birçok değişim yaşandı. Gelişmeleri
takip etmek için neler yapıyorsunuz?
Yelken
yapıyoruz. Bence markamızın, diğer yelken kıyafeti ve aksesuarı üreticilerinden
en büyük farkı tasarımlarımızı masa başında değil tekne üstündeyken
geliştirmemiz. Mesela biz bir Volvo Ocean Race teknesinde sabahın 02:00’sinde
60 knot rüzgârla seyir yapan yelkencinin neler hissettiğini çok iyi biliyoruz.
Kıyafetlerimiz teori üzerine değil, bizim ve dünyanın en iyi yelkencileri olan
arkadaşlarımızın deneyim ile önerileri dikkate alınarak üretiliyor. Ve yine
onlar tarafından test ediliyor. Verdikleri önerileri dinlemekle kalmıyor,
ürünlerimize uyguluyoruz.
Zaman
içinde kumaş malzemelerinde nasıl değişiklikler yaşandı?
O zamanlar
su geçirmez kumaşlar çok kalitesizdi ve görevini doğru dürüst yerine
getiremiyordu. Nefes alabilenler ise daha var olmamıştı. Günümüzde kumaş
üreticileriyle çok yakın çalışmalarımızın sonucunda artık ‘su geçirmez’
kumaşlar kesinlikle su geçirmiyor. Ayrıca Musto’nun geliştirdiği ve kumaşın
daha fazla nefes almasını, hafif ve sağlam olmasını sağlayan HPX teknolojisi de
yelkencilikte devrim yarattı. 1960’larda yelkenciler yünlü ceketler ve pamuklu
tişörtler giyiyordu. Bugün ürettiğimiz kıyafetlerde nem tutmayan ve teri
vücuttan uzaklaştıran üç katmanlı sistemler kullanıyoruz. Düşünsenize, bugünkü
Volvo yarışçılarına 1973’te kullanılan kıyafetleri giydirseniz sizin
delirdiğinizi düşünürler muhtemelen. Haliyle yelken kıyafeti teknolojisindeki
bu gelişim sporcuların performansını doğrudan etkiledi.
İşinizin
en zor kısmı nedir?
Bana göre
işimizin zor yönü yok, aksine yeni fikirler üretme kısmı çok eğlenceli.
Özellikle de ürettiklerini deneme safhası. Harika insanlarla çalışıyoruz ve bu,
yelkeni seven bir insan için mükemmel bir iş. Bana zor gelen kısmı şirketi
yönetmek.
Yeni
bir ürün imal ederken esas amacınız ne oluyor? İşlevsellik mi yoksa görsellik
mi?
Öncelikli
amacımız kıyafetin kendinden beklenen görevi yerine getirmesi ve sporcuyu kuru
ve sıcak tutması. Görünümü ondan sonra geliyor. Zaten müşterilerimiz de ürünün
güzel görünümüne değil görevini yerine getirip getirmediğine bakıyor. Biz de
bunu aklımızdan hiç çıkarmıyoruz.
Fotoğraf: Ian Roman |
Sponsorluklar
pazarlama planınızın önemli bir kısmını oluşturuyor olmalı. Bir takıma sponsor
olurken ölçütleriniz nedir?
Öncelikle
bir yanlışı düzeltmekte fayda var. Musto takımlara sponsor olmuyor, birlikte
çalıştığımız tüm takımlar kıyafetleri satın alıyor. Biz de onlara en iyi ürünü,
servisi ve fikirlerini gerçeğe dönüştürebilmeleri için ürün geliştirme ekibimizle
birlikte çalışma şansı veriyoruz. Bu, onların da işine geliyor. Böylece hep
birlikte yeni ürünler geliştirebiliyoruz. Biz de, üzerimizdeki zamanlama
baskısı ne olursa olsun işi asla geciktirmiyor ve takımları zor durumda
bırakmıyoruz. Çünkü kendimizi takımın bir parçası olarak görüyoruz. Onların
hedeflerini kendi hedefimiz olarak kabul ediyoruz. Yani sadece malzeme
tedarikçisi gibi çalışmıyoruz.
Rakiplerinizle
aranızda kanlı bir rekabet söz konusu mu?
Çok sıkı bir
rekabetten bahsetmek doğru olmaz. Biz daha çok okyanus yarışçılarına yönelik
üretim yapıyoruz. Bunu başarıyla yapabilen çok fazla marka yok. Rekabet daha
çok kıyı yarışları ve karada giyilebilecek kıyafetlere yönelik üretim yapan
firmalar arasında. Bu kıyafetler için de teknoloji pek önemli değil, görsellik
ön planda. Ancak fiyatlar devreye girdiğinde rekabet işin içine giriyor çünkü
gelişmiş teknoloji aynı zamanda maliyet anlamına geliyor.
Musto’nun
tarihindeki dönüm noktaları neler?
Babamın
1964’te olimpiyatlarda gümüş madalya almasıyla bu işe başlaması, 1981 Whitbread
Round the World Yarışı’nın birincisi Flying Dutchman ekibiyle işbirliğimiz,
1979 yılında ilk okyanus yarışına yönelik kıyafet üretimimiz olarak
sıralayabilirim. Ayrıca 1994 yılında Gore Tex’le birlikte zor hava koşullarına
dayanıklı nefes alabilen su geçirmez ilk tekne kıyafetini ürettik. Bir de 2008
yılında Musto HPX, kraliyet tarafından ödüllendirildi. Tüm bunlar markamızın
tarihindeki mihenk taşları.
Sizce
sektörün lideri olmanın yolu nereden geçiyor?
Aslında
bunun, yarışı kazanan teknenin skipper’ı olmaktan farkı yok. İyi hazırlık ve
etrafınızda iyi bir ekibin bulunması olarak özetleyebilirim.
Tekneniz
var mı? Hangi tür tekneyle yelken yapmayı tercih ediyorsunuz?
Yıllar
içerisinde birçok teknem oldu. Ancak artık Banque Populaire, Volvo Ocean Race
ve Vendee Globe gibi başkalarının tekneleriyle yarışmayı tercih ediyorum. Şu an
elimde, 1960’ların motoryat modeli Fairy Swordsman’ın bir replikası var ve
ailemle birlikte genellikle onunla denize açılıyoruz. Yelkeni ancak yarıştayken
seviyorum, eğer yarışmıyorsam motor iyidir.
Yarışmayı
mı yoksa gezmeyi mi daha çok seviyorsunuz?
İkisinin de
avantajları var. Bir yarışı kazanmak için elinden gelenin en iyisini yapmaya
çalışan bir ekibin parçası olmayı gerçekten çok seviyorum. Ama bir limanda,
teknenin havuzluğunda oturup bir kadeh şarap eşliğinde gün batımını izlemek de
çok güzel.
Favori
yelkencileriniz kimler?
Aslında
liste bir hayli uzun. Ancak bazıları benim için gerçekten çok özel; Ellen
MacArthur, Grant Dalton ve Ed Baird gibi. Çünkü onlar benim için sadece iyi
yelkenci değil, birlikte vakit geçirmekten çok keyif aldığım insanlar.
En
sevdiğiniz yarış organizasyonu hangisi ve neden?
Herhalde
Volvo Ocean Race. Çok zor bir organizasyon ve son derece profesyonel insanlar
tarafından yapılıyor. Onlarla birlikte çalışmak çok güzel.
Team
Alvimedica’nın yarış sırasında giyeceği kıyafetlerin sağlayıcısı da sizsiniz.
Nasıl bir araya geldiniz?
Charlie
Enright yıllardır Musto ürünleri giyiyor ve Volvo Ocean Race takımı için de
bizi tercih etti. Cem Bozkurt’un da Türkiye’de yarıştırdığı Farr 40 ekibinde
Musto’yu tercih ettiğini ve ürünlerin kalitesinden çok memnun olduğunu
biliyorum. Hem takımın dümencisi hem de sponsor markanın CEO’su Musto’yu
sevince tercihleri de doğal olarak bizden yana oldu.
Bu
yarışta başka hangi takımlarla birlikte çalışıyorsunuz?
Yine Abu
Dhabi ve Dongfeng’le de birlikte çalışıyoruz. Aslına bakarsanız Volvo Ocean
Race filosunun yarıdan fazlası Musto giyiyor. Biliyorsunuz bu kez yarışta her
takım eşit şartlara sahip olacak, dolayısıyla yarışçıların performansı öne
çıkacak. Eğer yarışçılarınızın iyi performans sergilemesini istiyorsanız,
onlara en konforlu kıyafetleri giydirmeniz gerek.
Team
Alvimedica, yarış tarihinin en genç takımı olacak. Siz takıma güveniyor
musunuz?
Evet en genç
takım olabilirler ama bence yarışa da en uygun onlar. Genç olmaları onlara
birçok avantaj sağlayacak, özellikle de fiziksel dayanıklılık açısından. Diğer
takımlar kadar deneyimli olmayabilirler ama hepsi de iyi yelkenci ve enerji
dolu. Hevesleri sayesinde de yarış sırasında diğer takımlara bazı sürprizler
yapacaklarını düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder