Asıl
konumuz yelken yarışları. Ancak bu hikaye benim çok hoşuma gitti. Sizin de
hoşunuza gideceğini tahmin ediyorum. İşini tutkuyla ve dolayısıyla hakkını
vererek insanlar beni her zaman çok etkilemiş, hatta onların enerjisi motive
etmiştir. Şef Deniz Kurt’un hikayesi de işte bende aynı duyguyu yarattı. Onun
hikayesini okudukça sevdiğin bir işi yapmanın aslında ne kadar önemli olduğunu
bir kez daha anladım ve kendimi bir kez daha şanslı hissettim.
Deniz
Kurt bildiğimiz şeflerden değil. Kendisi süperyatlarda yemek pişiriyor. Ancak
mesleğine Mesleğine İtalya’da başlıyor. Ardından Milano’daki Michelin yıldızlı
il Marchesino’nun mutfağında pişiyor ve bu hayatının kilometre taşlarından biri
oluyor. Mutfağını tekneye taşıması ise 43 metrelik bir Ferretti’de oluyor.
Geçen yıl da Wally’ye terfi ediyor. Çocukluğundan beri denizle iç içe yaşayan ve
artık Cote d’Azur, Cannes, Nice sahillerine nazır kuzinesinde yemeklerini pişiren
Deniz Kurt; işini, zorluklarını ve nasıl başladığını Naviga’dan Deniz Bora’ya
anlattı.
- Babam
hayatı boyunca araba sahibi olmayıp ufak da olsa tekne alan bir adam
olduğundan, çocukluğumdan beri denizle iç içeyim. Babam gece lüfere çıkarken
bizi de yanına alırdı. Gündüz çaparide tuttuğumuz istavritleri canlı canlı
fileto yapıp oltaya takarken henüz altı yaşındaydım.
- Sonra
dalgıç oldum, kaptan ehliyeti aldım. Her yaz kaçıp Bodrum ve Bozburun’a
giderim. Hayatıma aşçılık girince de yemek yapabilecek tek yer denizlerdi.
- Teknede
aşçılık işi hep ajanslar üzerinden yürür. Antibes, Palma de Mallorca, Miami ve
Fort Lauderdale gibi merkezlerde birçok ajans var. Ancak yurtdışında eğitim
görmüş olmak, iki dil konuşmak, özellikle İtalyan, Fransız ve Japon mutfağına
hakim olmak gerekiyor.
- Teknede
yemek yapınca sadece o teknenin sahibine yönelik yemekler yapıyorsunuz. Bir
servet değerindeki yatın sahibi haliyle üst düzey bir yemek talep ediyor. Yani
makarna yapıp ortaya servis etmiyoruz. Ciddi sunum ve kalite bekliyorlar. Bir
de günün sonunda kasaya bakmıyoruz.
- Bu
işi bulduğumda teknenin kaptanı “Wally” der demez gözlerim yuvalarından
fırladı. Bizim Wally yelkenli bir süperyat.
- Bir
teknede aşçılık yapmanın zorlukları var. Mesela Adriyatik’in İtalya tarafı
fesleğenden geçilmezken, Yunanistan tarafında yok. Dereotu her yerde farklı.
Bir ülkeden aldığınız un ile yaptığınız ekmek, makarna, kek, her şey tamamen
farklı oluyor. Bu yüzden hangi kıyıda, hangi limanda hangi marketlerin
bulunduğunu ve oralardan neler satın alabileceğinizi çok iyi bilmeniz
gerekiyor.
- Yaşam,
denizi sevmeyen için imkansız. Çok renkli bir iş gibi görünüyor ama günde 15-18
saat çalışmak zorundasınız. Ayrıca alan dar. Güzel yanıysa sabah 06:00’da gün
ağarırken çarşaf gibi bir denize bakmak, kokusundan bir nefes çekmek,
restorandaki gibi endüstriyel mutfak malzemelerine değil de devamlı değişen bir
manzaraya karşı yemek yapmak, arada bir suya atlamak ve günün sonunda hangi
limandaysan kendine bir kadeh şarap ısmarlamak. Daha ne olsun?
Bunlar
röportajın bir kısmı. Tamamı Naviga’nın haziran sayısında verdiği Deluxe
ekinde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder