30 Haziran 2012 Cumartesi

Volvo Ocean Race’te sona bir kala

Fotoğraf: Ian Roman
Volvo Ocean Race’te dananın kuyruğunun kopmasına çok az kaldı. Bugün Lorient’te yapılan koyiçi yarışta birinciliği Groupama elde etti. Lizbon-Lorient arası etabı da birincilikle bitiren takım böylece memleketinde bir başarıya daha imza attı ve altı puanı da hanesine ekledi. 225 puana ulaşan Franck Cammas ve ekibi zafere bir adım daha yaklaştı.

Bugünkü yarışı ikinci bitiren ise Camper oldu. Aslında yarışın çoğunluğunu lider olarak götüren takım birinciliği son anda Groupama’ya kaptırarak finişe ikinci sırada ulaştı. Üçüncü ise Puma oldu.
Groupama bu başarıyla 2011-2012 Volvo Ocean Race’in birincisi olmaya bir adım daha yaklaştı demiştik ancak altı takımın önünde Galway’e doğru son ayak ve burada yapılacak son koyiçi yarışı var. Takımlara etap birinciliğinden 30, koyiçi yarışı birinciliğinden de altı puan gelecek. Bu puanlar da sıralamayı değiştirebilecek.

Halen genel sıralamada birincilik 225 puanla Groupama’da. Ama son ayağı olur da Puma alırsa, 30 puan kazanacak ve Groupama’nın önüne geçebilecek. Aynı şekilde Camper ve Team Telefonica’nın da birinci olma şansı var.

Groupama: 225 puan
Puma: 200 puan
Camper: 196 puan
Telefonica: 194 puan
Abu Dhabi: 124 puan
Team Sanya: 40 puan

28 Haziran 2012 Perşembe

İşte yeni Volvo Ocean Race teknesi



Volvo Ocean Race’te kullanılan teknelerin değişeceği dedikoduları uzun zamandır zaten kulağımıza geliyordu. Hatırlarsanız, 2011-12 yarışında teknelerin çoğunun ciddi hasar görmesi VOR70’lerin sağlamlığı konusunu tartışmaya açmış, Volvo Ocean Race’in CEO’su Knut Frostad en sonunda birkaç ay önce isyan etmişti. Halen yarışan üç teknenin (Telefonica, Puma ve Groupama) tasarımcısı Juan Kouyumdjian da “İyilerle kötüleri aynı kefeye koymayın” diye Frostad’a karşılık vermişti. Ben de konuyu blogumda aktarmıştım.

Sonra yeni teknelerin tasarlandığı, tasarımı Farr Yacht Design’ın üstlendiği söylentileri gelmiş ancak yeni teknelerin neye benzeyeceği, tek gövdeli mi yoksa çok gövdeli mi olacağı konusunda tahminler yürütülmüştü. Knut Frostad, dün yarışın dokuzuncu liman şehri Lorient’te yaptığı basın toplantısında konuya açıklık getirdi ve yarışın sonraki iki edisyonunda kullanılacak teknelerin render’larını konunun meraklılarına sundu.


Buna göre yeni tekneler 65ft (19,8 metre) boyunda, tek gövdeli ve kesinlikle one design olacak. Sonraki iki yarış için en az sekiz tane üretilecek, 10 adete kadar çıkabilecek. Tasarımını ABD merkezli Farr Yacht Design yapacak, inşaları ise dünyanın en iyi tersaneleri olan ve son teknoloji teknelere imzalarını atan İngiltere’deki Green Marine, Fransa’daki Multiplast, İtalya’daki Persico S.P.A.,  ve İsviçre’deki Decision S.A.’de yapılacak. Yeni teknelerin çalışmalarına temmuz ayında başlanılacak ve 2013 haziranına kadar, yani 2014’ün ikinci yarısında Alicante’den start alacak bir sonraki yarıştan bir yıl önce tamamlanacak. Yeni tekneler, şimdi kullanılan VO70’lerden 5ft (1,5) metre daha kısa olmasına rağmen daha hızlı olacak.


Bu durum Knut Frostad’ın da basın toplantısında söylediği gibi Volvo Ocean Race’in 39 yıllık tarihinde gerçek bir dönüm noktası. Özellikle box rule yerine one design’a geçilmesi ve tekne tasarımlarının sadece Farr Yacht Design’a verilmesi yarış için çok ciddi kararlar. One design’a geçilmesi yarışın “kıran kırana geçecek gerçek bir mücadeleye” dönüşebileceğinin işaretleri.


27 Haziran 2012 Çarşamba

“America’s Cup’ın asıl merkezi Yeni Zelanda oldu”


ETNZ’den bir haber daha. Ama bu kez AC45 değil, yeni AC72’siyle ilgili. 72ft’lik dev katamaranın inşasında, gövdeyi oluşturan en önemli parçaların takımın Viaduct Limanı’ndaki merkezine ulaşmasıyla son aşamaya geldi. 22 metre uzunluğundaki ve 16 metre genişliğindeki gövde, tek parça halinde karayoluyla taşınmak için çok büyüktü. O yüzden gövdeyi oluşturan yapısal elemanlar parçalar halinde taşındı. Takımın inşa ekibi önümüzdeki birkaç hafta boyunca parçaları birleştirecek. 40 metre uzunluğundaki kanat yelkenin de tamamlanmasının ardından katamaran tamamlanmış olacak ve temmuz sonunda suya indirilecek.

Takımın direktörü Yeni Zelandalı yelkenci Grant Dalton, yaklaşık bir yıl önce inşa etmeye başladıkları teknelerinin temmuz sonunda suya indirilirken halka açık bir tören düzenleyeceklerini söyledi. “Daha önce bu katamaranlar gibisi inşa edilmedi” diyen Dalton şunları söyledi:

“Bu katamaranlar tam anlamıyla tasarım ve mühendislik harikası. AC72’lerin inşa süreci, tekne inşa endüstrisi ve takımları bambaşka bir noktaya taşıdı. Finalde yarışacak dört takım AC72’lerinin inşasının son aşamasında. Bildiğiniz gibi yarış kurallarına göre katamaranların  gövdesi temsil edeceği ülkede inşa edilmek zorunda. Diğer parçalar ise farklı ülkelerde inşa edilebiliyor. Kupanın üç takımının –ETNZ, Oracle ve Luna Rossa- en önemli parçaları Yeni Zelanda’da üretildi. İşin ilginç yanı kupa ABD’de yapılacak ama yarışın asıl merkezi Yeni Zelanda oldu.”



ETNZ, hakem botuna bindirirse


Americas Cup World Series’in (ACWS) Newport ayağı dün antrenman yarışlarıyla başladı. İlk gün yarışları 12-18kt rüzgarda, AC45’ler için mükemmel hava koşullarında yapıldı. Sabah saatlerinde her zaman olduğu gibi devam eden antrenman yarışlarının ilerleyen saatlerinde olan oldu ve Dean Barker dümenciliğindeki ETNZ, şamandırada bekleyen hakem botuna kelimenin tam anlamıyla bindirdi. Barker’ın anlattığına göre olay şöyle  gelişti: Ekip son hızla ilerlerken karşısına çıkan izleyici botlarından kaçmak için orsaladı. Ancak bu kez hakem botundan kurtulamadı ve AC45’in gövdesinin iskele tarafı hakem botunun üstüne çıktı. Olayda yaralanan olmadı ama ortaya bu müthiş görüntüler çıktı. ETNZ’nin katamaranının iskele dümen palası ise ciddi hasar gördü. Tekne gece boyunca tamir edilecek ve ertesi günkü yarışlara yetiştirilecek.

Fotoğraflar: Carlo Borlenghi



26 Haziran 2012 Salı

‘Cup’ışalım mı?’nın ardından


Bir haftadır bloguma pek uğrayamadım. “Bugün kaç kişi girmiş de yazılarıma bakmış” merakıyla bir günde defalarca tıkladığım istatistiklere dahi bakamadım. Esas sebep yoğunluktan. Bir de yazı girmediğim sürece –haliyle- azalan rakamları görmek istemememden.

Yoğunluğumun, bir haftadır tek bir haber bile giremememin sebebine gelince... Bendeniz Naviga dergisinde çalışıyorum belki bilirsiniz. Her ayın üçüncü haftası, dergi bitirmemiz sebebiyle blogumdaki tempo da biraz azalır. Bir hafta ara verdiğim ise hiç olmamıştı. Ancak bu ay dergi bitirmemizin yanı sıra büyük bir organizasyonumuz da vardı: Cup’ışalım mı? Yelken Yarışı...

‘Cup’ışalım mı?’ yarışını yelkenciler arasında bilmeyen yoktur. 10 yıldır Naviga dergisi tarafından aynı heyecanla düzenleniyor. İki gün verdiği kahvaltısıyla yarış öncesi yelkencileri bir araya getirir, partisi çok eğlencelidir, hediyesi boldur, asıl amacı yarışçılara keyifli bir mücadele fırsatı sunmaktır. Bunları ben değil, yarış süresince röportaj yaptığımız, 10 yıldır bu yarışa katılan yelkenciler söylüyor. Yakında Naviga TV’de de görebilirsiniz.


Aslında burada yarışı anlatmak, kim kimi ne zaman geçti, finişe ilk kim ulaştı gibi bilgileri aktarmak değil niyetim. Meraklıları zaten takip etti, sonuçları öğrendi. Asıl amacım organizasyonun arkasında yaşananları aktarmak. Çünkü bu kez, daha önce yarışçı olarak katıldığım bu organizasyonun bir parçasıydım. Yani masanın diğer tarafındaydım.

Yarışın hazırlıkları aylar öncesinden başladı. Özellikle de reklam ve pazarlama ekibinin çalışmaları. Ekipteki iki arkadaşımız aylar öncesinden yarışçılara en güzel hediyeleri vermek için markalarla bağlantı kurdu, yarışın masraflarını azaltabilmek için ana sponsor arayışına girdi. Sancılı bir süreçten sonra markalar bir araya getirdiler ve yarışın overall birincisi ekibe toplam 35 bin liralık hediye toplamayı başardılar. Ana sponsor ise son dakika talihsizliği sebebiyle olamadı. İlk başta bu duruma üzülsek de durumu kabullenip yolumuza devam ettik.



Yarış yaklaştıkça Naviga ofisinde neredeyse adım atacak yer yoktu. Bir yanda dereceye gireceklerin hediyeleri, bir yanda kahvaltıda ve ekiplere kumanya  olarak verilecek kekler, bisküviler, yine tüm ekiplere verilecek çantalar, hediyeler ve bir köşede de geceleri bize ve bizimle birlikte bekleyerek uykusuz kalan arkadaşlara yatak hizmeti veren, kahvaltıda yerlere atacağımız kocaman minderler.

Yarışa birkaç gün kala organizasyon çalışmalarına yazı işleri ekibi de katıldı. Yapılması gereken çok şey vardı: kahvaltıda ekiplere verilecek, içinde hediyelerin olduğu çantalar hazırlanacak, yarış için videolar montajlanacak, ofise gelen giden misafirler ağırlanacak, bir yandan da dergiye yetişmesi gereken haberler toparlanacak, zamanında piyasada olabilmek için formalar baskıya gönderilecek.

Yarış başladığında ise bu kez işimizin önemli bir kısmı denizdeydi. Ekibin bir kısmı karadaki organizasyonu yürütürken bir kısmı da botlara binerek en güzel görüntüleri yakalamaya çalıştı, yarış haberi için bilgileri topladı ve yarıştaki gelişmeleri sosyal medyadan anında takipçilere aktarmak için uğraştı. Yarış bittikten sonra da ofise dönüldü çünkü bitirilmesi gereken bir de dergi vardı. Minicik bir botta, güneşin altında saatlerce bekleme sonucu tutulan vücutlar nedeniyle yükselen “Ah, of” sesleri arasında gün boyu çekilen binlerce karelik fotoğraflardan en güzelleri seçilmeye çalışıldı. Saatlerce montaj masasında oturularak gün boyunca cekilen video görüntülerinden klip hazırlandı. 


Özetle... İki günümüz koşuşturmacayla geçti. Kimi zaman üzüntüyle ama çoğunlukla kahkahayla. Ofis gelen gidenlerle doldu, arkadaşlar yalnız bırakmadı. Moralimizi bozan, canımızı sıkan çok şey oldu. Kahvaltıda meyve olmadığı için eleştirilmekten tutun da, üretici firma yetiştiremediğinden ekiplerin bir kısmına tişörtleri ikinci gün vermek zorunda kaldığımız için “rezil olduğumuzu” söyleyenlere kadar. Bizde saklı kalmasını tercih ettiğimiz “son dakika golleri”ne ise hiç girmiyorum. Biliyoruz ki bunlar her organizasyonun cilvesi. Şikayet etmiyoruz...

Şimdi sırada Perşembe akşamı İstanbul Yelken Kulübü’nde yapılacak ödül töreni için yapılacak hazırlıklar var. O da bitti mi Naviga ekibi normal hayatına geri dönecek...




19 Haziran 2012 Salı

Team Korea da America’s Cup’ta meydan okuyacak


America’s Cup’ta kupa sahibi Oracle Team USA’e meydan okuyacak takımlara bir yenisi daha eklendi. America’s Cup World Series’de Nathan Outterigde dümenciliğinde yarışan Team Korea final yarışlarına resmen başvurdu. Böylece yarış tarihinde ilk kez Koreli bir takım mücadele edecek.

Eski 49er Dünya Şampiyonu Avustralyalı Nathan Outterigde dümenciliğindeki Team Korea, serideki başarısıyla dikkat çekiyor. AC45’lerdeki ilk deneyimini geçtiğimiz nisan ayında Napoli ayağında yaşayan 26 yaşındaki Outterigde, bu kısa sürede kendini geliştirerek ne kadar hırslı olduğunu da gösterdi. Ekip halen genel sıralamada, dokuz takım içerisinde beşinci sırada yer alıyor.

 Şimdi takımın hızlıca, final yarışında kullanacağı AC72’sinin dizaynını yaptırıp inşa ettirmesi gerekiyor. Yarış kuralları gereği kanat yelken ve direk dışındaki parçaların tümü takımın temsil ettiği ülkede, yani Kore’de yapılması gerekiyor.

2013’te San Fransisco’da Louis Vuitton Cup adıyla yapılacak final yarışında kupa sahibi James Spithill dümenciliğindeki Oracle Team USA’e meydan okuyacak takımlar şöyle: Artemis Racing, Emirates Team New Zealand ve Luna Rossa. Final yarışına başvuru süresi 1 Ağustos’ta sona erecek. O güne kadar takım sayısının artması bekleniyor.



‘Cup’ışmaya az kaldı...


Naviga tarafından bu yıl 10’uncu kez düzenlenen “Cup’ışalım mı?” hafta sonu Kalamış-Caddebostan-Adalar parkurunda yapılacak. Yarış için kayıtlar başladı.

Her yıl yelkenciler tarafından merakla beklenen “Cup’ışalım mı?” cumartesi ve pazar günü Setur Kalamış Marina ana iskelede saat 7:30’dan itibaren kahvaltıyla başlayacak. Kahvaltının ardından takımlar cumartesi günü 11:50, pazar günü de 11:55’te start alacak. IRC 1,2,3,4 ve gezgin sınıfında yapılacak “Cup’ışalım mı?” için kayıt ücreti alınmayacak. 

Buradan hafta sonunun rüzgar durumunu da duyuralım. Hava raporları iki gün boyunca yelkencilerin tam da istediği gibi rüzgarın haberini  veriyor. Buna göre cumartesi günü sabah 8kt'larla başlayan hava öğlenden itibaren sağanaklarla 17-18kt'a ulaşacak. Pazar gününün de bir önceki günden kalır yanı yok. "Cup'ışalım mı?"nın ikinci günü yelkencileri ortalama 15kt hava bekliyor. Bir de tüyo, pazar günü poyraz öğleden sonra gündoğusuna kayabilir.  

Her yıl olduğu gibi bu yıl da ödüller bol. Yarışın sonunda dereceye girenleri birçok hediye bekliyor. Kazananlara ödülleri 28 Haziran Perşembe günü İstanbul Yelken Kulübü’nde yapılacak eğlenceli partiyle dağıtılacak.


Yarış talimatnamesi ve ödüller için www.navigacup.com tıklayabilirsiniz.

Tüm ekipleri yarışımıza bekliyoruz.
 


17 Haziran 2012 Pazar

Azzura liderliği Quantum’a kaptırdı


TP52’ler bu kez Audi Sardinia Cup’ta kapıştı. Yaklaşık bir haftadır Porto Cervo’da devam eden The 52 Super Series’in bugün yapılan final yarışı, aralarında sadece bir puan fark bulunan Guillermo Parada’nın dümenciliğindeki Audi Azzura ve America’s Cup şampiyonlarından Ed Baird’li Quantum Racing arasındaki kapışmaya sahne oldu. Yedi takım oldukça hafif bir havayla güne başladı. Nitekim yetersiz rüzgar nedeniyle yarış ertelendi. Bir saat sonra hala devam eden hafif havaya rağmen takımlar star aldı. Start düdüğü çaldığında Azzura’nın bir puan gerisindeki Quantum rakiplerini geride bırakarak hızlı bir çıkış yaptı. Ancak Azzura vazgeçmiş değildi. Quantum’u izleyen Azzura riskli bir manevra yaparak parkurun soluna doğru hareket etti. Quantum ise ortadan gitmeyi tercih etti. Fransız Paprec, Gladiator ve Powerplay ise kıyıya yakın bir rota izledi. Şamandırayı  ilk dönen takım Fransızlar olurken arkasından Quantum Racing geldi. Parkurun solundan hareket eden Azzura burada yaptığı taktik hatasıyla hızını kaybetti ve Powerplay ve Gladiator’un arkasında kalarak genel sıralamadaki birinciliğini de Quantum’a kaptırdı. Seride son puan durumuna göre ilk üç sırada Quantum Racing, Audi Azzura Sailing Team ve Ran yer alıyor. Bir sonraki ayak 10-14 Temmuz arası İspanya’nın Palma kentinde yapılacak.



 
Fotoğraflar: Carlo Borlenghi

15 Haziran 2012 Cuma

Groupama kupaya bir adım daha yaklaştı



Fransız Groupama anavatanına zaferle döndü. Geçtiğimiz pazar günü 8. ayağı tamamlamak üzere Lizbon’dan start alan Volvo Ocean Race filosu bugün öğle saatlerinde Fransa’nın Lorient Limanı’na ulaştı. Finişi ilk geçen takım Groupama oldu. Saat 13:31’de Lorient’e ulaşan takım limanda binlerce Fransız tarafından karşılandı. Finişe ulaşan ikinci takım Camper, üçüncü Puma, dördüncü de Abu Dhabi oldu.

Groupama böylece 30 puan alarak kupayı almaya bir adım daha yaklaştı ve böylece yarışın başından bu yana en yakın rakibi olan Telefonica’ya karşı ciddi bir avantaj kazandı. Telefonica ise finişe kısa bir süre kala dümen palası kırıldığı için çok gerilerde kaldı.

Groupama aslında bu yarışta ciddi bir başarı gösterdi. Takım dört gün önce anayelkeni sıkıştığında çok vakit kaybetmişti. Başüstü adamı Brad Marsh fırtınalı havada 31 metre yükseklikteki direğe tırmanarak iki saat boyunca arızayı gidermeye çalışmıştı. Arızayı gideren Groupama finişe 12 saatten az süre kala atağa geçti ve 45kt rüzgarda dört metrelik dalgaları aşarak finişe ilk ulaşan takım olmayı başardı. Lorient’te Fransızlar tarafından etrafı sarılan Cammas, “Çok kısa ama zor bir ayaktı. 10 ay önce yarışa başlarkenki en büyük hayalimizi gerçekleştirdik” dedi.

Telefonica’nın dümencisi Iker Martinez ise üzgündü. Dümen palasındaki arızanın kupa kazanma hayallerinin ciddi anlamda önüne geçtiğini söyledi.

Sırada iki liman içi ve son açıkdeniz yarışı var. Bu üç yarışta değişebilecek sıralama takımların da kaderini belirleyecek. Son puan durumu şöyle:
1. Groupama Sailing Team, 219 puan
2. PUMA  196 puan
3. Camper 191 puan
4. Team Telefonica 181 puan
5. Abu Dhabi Ocean Racing 122 puan
6. Team Sanya 32 puan

14 Haziran 2012 Perşembe

Oracle’ın AC72’sinde sona adım adım



America’s Cup’a hazırlık yarışları World Series’de, bu yılın son ayağı olan Newport’a 15 gün kalırken takımlar bir yandan da final yarışlarında mücadele edecekleri dev katamaranlar AC72’lerin tamamlanmasını sabırsızlıkla bekliyor. Geçtiğimiz günlerde ETNZ’nin AC72’sinin neredeyse tamamlandığı haberi gelmişti. Bu kez haber Oracle Team USA’den.


America’s Cup’ın kupa sahibi takımı Oracle Team USA’in iki AC72’sinin ilk parçaları takımın San Fransisco Körfezi’nde yer alan merkezi San Jose’ye ulaştı. Yeni Zelanda’dan gemiyle gelen kanat yelkenler ve iki gövdeyi birbirine bağlayan kirişler önce Yeni Zelanda’dan Oakland’a gemiyle ulaştı. Ardından bu devasa parçalar tırlarla San Jose’ye gitti.


Kanat yelken ve kirişler Yeni Zelanda’daki Core Builders Composites’te yapıldı. Yarış kurallarına göre katamaranın gövdesinin ise temsil ettiği ülke sınırları içinde inşa edilmesi gerekiyor. Yelken ve gövdeler birleştirildiğinde AC72’nin 40kt hıza ulaşması bekleniyor. Oracle’ın iki dümencisinden biri olan, kupayı kazanan en genç dümenci ünvanlı James Spithill tekneleri için “Denizdeki trafiği durduracağını garanti ederim” diyor.

Yarış kurallarına göre takımlar AC72’lerini 1 Temmuz’dan itibaren suya indirebilecek. 1 Temmuz’dan sonra iki AC72’sini suya indirecek olan Oracle, Ağustos ayından itibaren iki ay boyunca katamaranları San Fransisco Körfezi’nde test edecek.Parçaların Oakland’a ulaşmasını takip eden Oracle’ın AC72’sinin tasarım ekibinden Dirk Kramers, “Yüzlerce saatlik tasarım ve binlerce adam saatlik inşa çalışmasından sonra parçaların biraraya gelerek gerçeğe dönüşmesi hepimiz için inanılmaz bir dönüm noktası” diyerek heyecanını dile getirdi.


Fotoğraflar: Guilain Grenier/Oracle Team USA


13 Haziran 2012 Çarşamba

Desjoyeaux, Vendee Globe’a geri mi dönecek?



Bu yıl yedinci kez düzenlenecek Vendee Globe’un startına beş ay kaldı. Hazırlıklar sürerken yarış yönetimi bugün dümencilerle birlikte düzenlediği basın toplantısında start hattında yer alacağı kesinleşen isimleri ve tekneleri açıkladı. Buna göre 10 Kasım’daki start hattında 19 dümenci yer alacak. Tabii bu sayı artabilir…

Toplantıda organizasyonla ilgili bazı ayrıntılar da paylaşıldı. Buna göre yarış, yapılan anlaşmayla 100 ülkede izlenebilecek. Yarış tarihinde ilk kez tüm içerikler Fransızca’nın yanında İngilizce ve İspanyolca da yayınlanacak. Organizasyonun iPad ve iPhone aplikasyonları ve sanal oyunu da yapılacak. Ayrıca bir de çocuklar için “Junior Vendee Globe” sitesi hazırlanacak. Yarışın başkenti Les Sables d’Olonne’da 10 bin metrekare alan üzerine kurulacak yarış köyü 20 Ekim’de ziyaretçilerine kapılarını açacak.

Bu kez yarışın ünlü bir yüzü de olacak. Fransız aktör François Cluzet, 10 Kasım’da yarışın startını organizasyon başkanı Bruno Retailleau ile birlikte verecek. Cluzet, 2013’te gösterime girecek “En Solitaire” adlı filmde dünyanın etrafını dolaşan bir solo yelkenciyi oynuyor. Film Vendee Globe organizasyonunun desteğiyle çekiliyor.


Bu arada Les Sables d’Olonne’da Hollywood’daki Yıldızlar Geçidi’nin (Walk of Fame) bir benzeri kuruldu. Vendee Globe kahramanlarına saygı duruşu niteliğindeki bu yola el izlerini bırakan ilk yelkenci iki kez yarışı kazanan Michel Desjoyeaux oldu. Ancak asıl mesele bu yolun açılışı değil, açılış töreninde “Profesör” Desjoyeaux’nun Vincent Riou’nun yarışacağı PRB’nin yöneticisi Jean-Jacques Laurent’le iddialaşması oldu. 2005 Vendee Globe’unu kazanan Riou eğer bu mücadeleyi de alırsa Desjoyeaux “yarışı iki kez kazanan tek yelkenci” unvanını kaybetmiş olacak. Nitekim törende Laurent’in bunu hatırlatarak gaza getirmesi üzerine Desjoyeaux yarışa bir kez daha katılabileceğini açıkladı. Söylentiye göre Desjoyeaux bunu şaka yoluyla söyledi. Ama Profesör’ün 2016’daki Vendee Globe start hattında yer alıp almayacağı konusunda iddialar başladı bile.

Dün yapılan açıklamaya göre 10 Kasım’da start alması kesinleşen 19 tekne ve dümenci şöyle:
Jean-Pierre Dick (Fransa/Virbac-Paprec), Vincent Riou (Fransa/PRB), Kito de Pavant (Fransa/Groupe Bel), François Gabart (Fransa/Macif), Jeremie Beyou (Fransa/Maitre CoQ), Armel le Cleac’h (Fransa/Banque Populaire), Dominique Wavre (İsveç/Mirabaud), Samantha Davies (İngiltere/Saveol), Alex Thomson (İngiltere/Hugo Boss), Mike Golding (İngiltere/Gamesa), Marc Guillemot (Fransa/Safran), Arnaud Boissieres (Fransa/Akena Verandas), Bernard Stamm (İsveçI/Cheminees Poujoulat), Javier Sanso (İspanya/Acciona), Alessandro di Benedetto (Fransa-İtalya/Team Plastique), Jean le Cam (Fransa/Synerciel), Tanguy de Lamotte (Fransa/Initiatives cœur), Louis Burton (Fransa/Bureau Vallee), Bertrand de Broc (Fransa/Votre Nom autour du Monde).

12 Haziran 2012 Salı

l’Hydroptere ilk kez okyanusa açılıyor


Fransa’da doğan, Eric Tabarly’nin rüyası, Alan Thebault’un uçan trimaranı l’Hydroptere DCNS ilk kez kendi kıtasının dışına çıktı ve ABD’ye doğru yola koyuldu. Fransa’nın Toulon kentinden yaklaşık 10 gün önce bir kargo gemisine yüklenerek Los Angeles’a doğru yola çıkan l’Hydroptere DCNS’nin amacı yine aynı: Hız rekoru kırmak. Ancak bu kez alışık olduğu Akdeniz’de değil, Pasifik Okyanusu’nun zor sularında.

l’Hydroptere, adına DCNS eklenmeden önce, 2009 yılında 1 deniz milinde ortalama 50.17kt’a (saatte 95km) ulaşarak rekor kırmıştı. Şimdiki hedefi ise Los Angeles ve Honolulu arasında yeni bir rekora imza atmak. Bugüne kadar bu iki nokta arasını en hızlı kat eden kişi Fransız yelkenci  Olivier de Kersauson. l’Hydroptere’in fikir babalarından Fransızların efsanevi yelkencisi Eric Tabarly’le 21 yaşındayken tanışan ve onunla yakın dost olan Kersauson, bu rekoru dev trimaranı Geronimo ile kırmıştı. Kersauson bu mesafeyi 4 gün 19 saat ve 31 dakikada tamamlamıştı.

Şimdi sıra l’Hydroptere DCNS’de.


Bugüne kadar Akdeniz’in nispeten sakin ve Geneva Gölü’nün dalgasız sularında rekor denemelerini gerçekleştiren uçan trimaranı bu kez Pasifik Okyanusu’nun azgın dalgaları bekliyor. l’Hydroptere DCNS bunun için aylardır hazırlanıyor. Dev trimaran bu amaçla La Ciotat’da üç aylık modifikasyon sürecinden geçti, mayıs ayında yeniden suya indi. Ardından üç hafta boyunca, Akdeniz’in hafif ve orta rüzgarında deneme seyirleri yapıldı. Gece seyrini de içeren daha ileri seviye denemeler ise California’da gerçekleştirilecek.

Teknik ekibin üç aylık modifikasyon sürecinde odaklandığı konu ise trimaranın okyanus şartlarına hazırlanmasıydı. Bunun için karbon destekli dümen palasıyla teknenin ağırlığı azaltıldı, yelken alanı gezi bastonu kullanılarak genişletildi, dalgalı denizde hızının kesilmesini engellemek için gövdede değişiklikler yapıldı ve yine gövde, okyanusun yüksek dalgalarında burnunun suya gömülerek alabora olmasının önüne geçmek için açık denize daha uygun hale getirildi.


Rekor denemesini yapacak ekipten Jacques Vincent, özellikle teknenin alabora olmasını engelleyecek kontrol sistemi üzerinde çalışmalarının sürdüğünü söylüyor. “Dalgalı deniz koşullarında hızın eskisine göre yüzde 10 arttığını söyleyebilirim. l’hydroptere DCNS denizlerin Formula 1 aracı. Dalgasız bir denizde 50kt’ın üzerine çıkabilebilecek kapasitede. Ancak şimdi şartlar farklı. Formula 1 aracını 4x4 haline getirmeye çalışıyoruz ki okyanus koşullarında başarılı olabilsin. l’Hydroptere DCNS ilk kez doğduğu kıtadan ayrıldı. Bazıları bunu başarabileceğimize inanmıyor ama herkese hayallerin ne kadar güçlü olabileceğini hatırlatıyorum.”


l’Hydroptere DCNS’nin 15 gün içinde Los Angeles’a ulaşması bekleniyor. Ardından Alain Thebault,  Jean Le Cam, Yves Parlier, Jacques Vincent ve Luc Alphand’dan oluşan ekip rekor denemesi için en uygun rüzgarların oluşmasını bekleyecek.

11 Haziran 2012 Pazartesi

Serinin en çekişmeli ayağı İstanbul oldu


X40’ların İstanbul’daki ikinci buluşması sona erdi. İstanbul ayağı serinin bugüne kadarki en heyecanlı kapışmalarına sahne oldu. Ahırkapı açıklarında dört gün boyunca çok sıkı yarışların yaşandığı İstanbul ayağında birinciliği Leigh McMillan dümenciliğindeki The Wave, Muscat elde etti.  

Dört gün süren İstanbul ayağı boyunca toplam 29 yarış yapıldı. Keyifli rüzgarlar eşliğindeki yarışların ilk günü The Wave, Muscat ve Roman Hagara’nın dümenciliğindeki Red Bull Sailing Team arasında kedi fare oyununa dönüştü. Her yarışta değişen puan tablosuyla ilk gün liderliği Red Bull alırken ikinci gün de The Wave, Muscat sıralamanın birincisi oldu. Üçüncü gün sıralamanın ne olacağı merak konusuydu. Ancak Pierre Pennec dümenciliğindeki Groupe Edmond de Rothchild’ın atağa geçmesiyle sıralama yine değişti.


Final gününe gelindiğinde ise ekipleri bekleyen altı yarış vardı. Hava raporları sabahtan itibaren 17kt civarı rüzgar veriyordu. Nitekim raporlar takımları hayalkırıklığına uğratmadı. Tüm haftanın en kuvvetli rüzgarında yarışan ekipler kelimenin tam anlamıyla teknelerini uçurdular. Ahırkapı sahilindeki izleyiciler de The Wave Muscat, Red Bull ve Groupe Edmond de Rotschild’ın kapışmasına tanık oldular. Günün sonunda başarılı taktikleriyle ayağın lideri Olimpiyat madalyalı İngiliz Leigh McMillan ve ekibi oldu. McMillan’ın keyfi yerindeydi. “Çok zorlu bir hafta oldu. Takımların hepsi gittikçe kendini geliştiriyor, birbirinin nasıl yarıştığını öğreniyor. Bu da oyunu daha heyecanlı hale getiriyor. Bir sonraki ayak Porto’yu heyecanla bekliyoruz. Puanlar birbirine yaklaştıkça heyecan ve stres de artıyor.”


Pierre Pennec ve ekibi de son yarışa kadar çok iyi performans göstermesine rağmen puan tablosunda ikinci sırada yer aldı. Pennec, “Birinciliğe çok yakındık ancak ikincilik de gayet iyi bir sonuç. Serinin başından her ayakta podyum gördük, oldukça istikrarlı gidiyoruz. The Wave Muscat bu birincilikle seride avantaj kazandı. Ama daha önümüzde uzun bir yol var, dolayısıyla son ayak olan Brezilya’ya kadar her şey değişebilir” dedi.

Ayağın en başarılı takımlarından biri olan ve ayağı üçüncü sırada tamamlayan Red Bull ise özellikle 27. yarışta çok iyi bir start aldı ve filonun lideri oldu. McMillan ve ekibi ise yedinci sıradaydı. Fakat ikinci tura geçtiklerinde lider durumdaki Red Bull’un balonu dolandı ve bu durum takımı beşinci sıraya taşıdı. Avantaj kazanan McMillan ve ekibi diğer takımları birer birer geçerek yarışı almayı başardı. Haklı olarak bu duruma oldukça sinirlendi Hagara. “Final günü şans bizden yana değildi. Ancak bu durum amacımızın önüne geçmiş değil. Bir sonraki ayağı iple çekiyoruz” dedi. 

Dümenciler yarışlar tamamlandıktan sonra Ayasofya'yı gezdi
Serinin bir sonraki ayağı Porto, 5-8 Temmuz' yapılacak.

Bu arada Cumartesi sabahı Boğaz’da yarışan ekipler belki de bugüne kadar fırsat bulamadıkları bir deneyimi yaşadılar. Nitekim yarış öncesi yaptığımız röportajlarda da dümencilerin hepsi bu heyecanını bizimle paylaşmıştı. Kuruçeşme –Kanlıca ve Kanlıca-Kızkulesi arasında yapılan iki yarışın sonuçları resmi sıralamayı etkilemedi.  X40’ların Boğaz’daki muhteşem görüntüsü kameralara böyle yansıdı.


 
 İstanbul ayağı sonuçları:

1. The Wave, Muscat (Umman) 174 puan
2. Groupe Edmond de Rothschild (Fransa) 169 puan
3. Red Bull Sailing Team (Avusturya) 159 puan
4. Oman Air (Umman) 146 puan
5. SAP Extreme Sailing Team (Danimarka) 131 puan
6. GAC Pindar (İngiltere) 113 puan
7. Alinghi (İsveç) 99 puan
8. ZouLou (Fransa) 86 points

Genel sıralama
1. The Wave, Muscat 29 puan
2. Groupe Edmond de Rothschild 25 puan
3. Red Bull Sailing Team 24 puan
4. Oman Air 23 puan
5. GAC Pindar 18 puan
6. ZouLou 13 puan
7. SAP Extreme Sailing Team 13 puan
8. Alinghi 11 puan

9 Haziran 2012 Cumartesi

Abu Dhabi’de teknesiz kalınca yok olmak istemiştim


Fotoğraf: Andres Soriano

2005-2006 Volvo Ocean Race’te kupa kazanmasına rağmen bu yarışta şanssızlıkların yakasını bırakmadığı Team Sanya’nın dümencisi Mike Sanderson, The Telegraph’ın sorularını yanıtlamış.

Yarış süresince yaşadığınız en eğlenceli an…
Aslında çok da fazla eğlenceli vakit geçirdiğimizi söyleyemeyeceğiz. Ama Camper’ın patronu Grant Dalton’un Sanya’daki hazırlık yarışında, şamandıra dönüşü sırasında takıma, arkada takip ettiği bottan bağırması çok eğlenceliydi.

Bu yarışın en iyi yanı nedir?
Dünya ekonomisindeki küçülmeye rağmen takımların kalitesinden ödün verilmemiş olması.

En sıkıntılı an?
Abu Dhabi’de teknesiz ve takımsız kaldığım zaman. Korkunçtu. Yok olmak istemiştim. Yarışta bir sorun daha yaşamak hiç de gurur verici değildi.

Teknede en çok hangi şarkıları dinliyorsunuz?
Survivor’ın “Eye of the Tiger”, Guns’n’Roses’ın “November Rain” ve The Feelers’ın “Time to stand up and be counted” şarkıları.

Teknede yapmaktan nefret ettiğiniz şey?
Fırtına flokunu değiştirmek. Çünkü bunu yapmanız çok korkunç bir havanın içinde kaldığınız anlamına geliyor.

Jared Henderson
Fotoğraf: Andres Soriano
Takımdaki en sinir bozucu kişi kim?
Başüstü adamımız Jared Henderson. Yelkencilikte en eski arkadaşlarımdan biri ancak kendisi ekibi eğlendireyim derken bayağı can sıkabiliyor.

Rahatlamak için ne yapıyorsunuz?
Kazandığımız yarışın raporlarını okumak. Beni tek rahatlatan şey o.

Volvo Ocean Race’te en sevdiğiniz rota hangisi?
1996-97 yarışındaki geleneksel dünya turu rotası. Yeni rotalar da güzel ancak eğer sponsorlar için de uygun olsaydı sadece geleneksel rotayı izlerdim.

VOR70’lerin en güzel yanı ne?
Bu tekneler, açıkdeniz yarışçısı tek gövdelilerin en üst noktası. Ulaştıkları hız, fizik kurallalarını altüst edecek kadar anormal.

Yarış süresince en güzel sürpriz neydi?
Çocuklarımın plajda oynarken çekilmiş resmini aldığım an. 

Fotoğraf: Ian Roman

7 Haziran 2012 Perşembe

Ben bugün ZouLou’daydım



Extreme Sailing Series’in üçüncü ayağı bugün antrenman yarışlarıyla başladı. Biz de Naviga ekibi olarak saat 11:30’dan itibaren alandaki yerimizi aldık. SAP Extreme Sailing Team’e botla lojistik destek veren ve elini gaz kolundan esirgemeyen arkadaşımız Bilge Kerem Özkan’la (şikayet değil süper bir yolculuktu) son hız, dalgaların üzerinde hoplaya zıplaya yarış alanına ulaştık.

Geçtiğimiz yıl Haliç’te yapılan yarışlar bu yıl Ahırkapı’ya alındı biliyorsunuz. Bugün gittik ve gördük ki çok yerinde bir karar olmuş. Hem rüzgar daha iyi, hem de daha geniş bir alan. Tabii biz izleyicilerden çok yarışçıların memnuniyeti önemli. Belli ki onlar da daha geniş bu alanda yarışıyor olmaktan çok memnundular. Derginin haziran sayısı için zaten The Wave, Muscat’tan Leigh McMillan, Oman Air’den Morgan Larson ve SAP Extreme Sailing Team’den Jes-Gram Hansen’le röportajlarımızı yaptığımız için gözümüzü serinin gediklilerinden Alinghi dümencisi Ernesto Bertarelli ve yeni takım ZouLou’dan Erik Maris’e dikmiştik. Ancak Erik Maris (belli ki acelesi vardı) erkenden basın çadırını terk ettiğinden, Bertarelli de İstanbul ayağına gelmediğinden onların yerine, serideki siftahını İstanbul’da yapacak olan Alinghi’nin yeni dümencisi Alain Gautier’le yaptık. 




Sonra sıra geldi altıncı adam olmaya. Geçen sene Oman Air’in teknesine binmek yetmediğinden bir kez daha X40’ların üstünde olmak istedim. Heyecanla hangi tekneye bineceğimi beklerken şansıma ZouLou çıktı, yani Erik Maris’i gökte ararken yerde buldum. Yelkenindeki kalp desenleriyle romantik yelkencilerin kalbini çalan takımın benim için en anlamlı yanı Fransızların kurt denizcisi, halen America’s Cup World Series’de yarışan Loick Peyron’un teknesi olmasıydı. Hoş kendisini İstanbul’da ağırlayamamıştık ama daha önce bu teknenin üzerinde yarıştığını bilmek de yetti. Tekneye bindim, bana söylenenleri yaptım, trambolinin üzerinde hoplaya zıplaya Erik Maris’in parmağıyla gösterdiği tarafa koştum durdum. Haliyle birbirleriyle Fransızca konuştuklarından, dediklerinden hiçbir şey anlamadım. Tek anladığım çekik gözlü başüstü Patrick Aucour’un birkaç kez Fransız aksanıyla söylediği “One minute”ti. Tahmin edersiniz ki, o katamaranın üzerinde bile bu iki kelimeyi duyduğumda birkaç saniyeliğine de olsa bambaşka yerlere gittim. Neredeyse yarım saat teknenin üzerindeydim. Ekibin tamamı konsantrasyonun zirvesindeydi, hepsi çok sakindi, kimse birbirine bağırmadı, başüstü adamı Aucour halatın üzerinde yürümek gibi oldukça ilginç hareketler yaptı.



Yarışlar sona erdiğinde Erik Maris’le bir kez daha teknik karşı karşıya geldik, bu sefer röportaj vesilesiyle. Maris sempatikliğini benden esirgemedi. Genelde fileye yapışan diğer altıncı adamlara göre teknede rahat göründüğümü söyledi. Ben de geçen yıldan deneyimli olduğumu belirttiğimde  “Heyy bana önerebileceğin bir şeyler var mı?” diye sordu. Bu esprisinin karşısında, diyecek bir şey bulamadığımdan, yılların deniz tuzunu yutmuş yelkencisinin karşısında saygıyla eğilerek “Hmm sanmıyorum” diye hafiften utanarak yanıt vermekten başka çarem yoktu. Kısacası, teknedeki ciddiyetinin aksine esprili, canayakın ve eğlenceli bir adamdı Maris.

Röportajlar ve yarışla ilgili ayrıntılı bilgiler Naviga’nın temmuz sayısında olacak. Ancak ben buradan yarışı izlemeye Ahırkapı’daki alana gideceklere şu önerilerde bulunayım: Şapka takın, güneş kreminizi yanınıza alın ve şort falan giyin. Çünkü hava gerçekten çok sıcak…